Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Resim
Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin

Duygular Sözlüğü, Tiffany Watt Smith

Resim
“Bulutlara bakın, bir duygunun her şeyin rengini bir anlığına değiştirdiğini görebilirsiniz, birden gökyüzü kendini yeniliyor ve o renk kayboluyor. Kendi duygusal hava durumumuzu tanımak ve isimlendirmek en az bunun kadar garip bir iş.” s. 14 “Bazı duygular gerçekten dünyayı tek bir renge boyayabiliyor, araba kaydığında hissedilen dehşet ya da aşık olmanın getirdiği öfori mesela. Bazı duyguları ise bulutlar gibi, yakalaması epey zor.” s. 14 “Bazen duygular bize değil de biz duygulara aitmişiz gibi geliyor.” s. 15 “Duygulara öncelikle ve esas olarak birer biyolojik gerçekmiş gibi yaklaşmak bir duygunun gerçekte ne olduğunun yanlış anlaşılmasına yol açıyor.” s. 15 “Duyguların bastırılabilir ya da birikip dışa vurulabilir şeyler olduğunu Freud’un çalışmaları üzerinden düşünebilmeye başladık. Özellikle de çocukluk korkuları ya da   arzuları olmak üzere bazı duygular da zihinlerimizin en derinlerine çöküp saklanabiliyor ve ancak yıllar sonra rüyalarda ya da karşı koyulmayan istekler

Lizbon'a Gece Treni, Pascal Mercier

Resim
İçimizde olanın ancak küçük bir kısmını yaşayabiliyorsak - gerisine ne oluyor? s. 25   Oysa kendi ruhlarındaki hareketleri dikkatle izlemeyenler mutlaka mutsuz olurlar. s. 36 Kelimelerin bir etkisinin olması, bir insanı harekete geçirmesi, durdurması, güldürüp ağlatması: Daha çocukken bile bir muamma gibi gelirdi bu ona ve bundan etkilenmekten hiç geri kalmamıştı. s. 47 Okuyan insanlar vardı, bir de ötekiler. Birinin okuyan mı okumayan mı olduğu hemen anlaşılıyordu. İnsanlar arasında bundan daha büyük bir fark yoktu. s. 134 Hayatımızın gerçek yönetmeni rastlantıdır –gaddar, acımasız ve büyüleyici bir cazibesi olan bir yönetmen. s. 153 Hayâl kırıklığının kötü olduğu söylenir. Düşüncesizce varılmış bir önyargı. Hayâl kırıklığı yoluyla değilse hangi yolla keşfedebiliriz neler beklemiş, neler ummuş olduğumuzu? Bu keşifte değilse nerede yatar insanın kendini tanıması? Hayal kırıklığı olmazsa insan kendisi hakkında aydınlığa kavuşur mu? Hayal kırıklıklarına, onlar olmasaydı hayatımız daha iy

Uygarlığın Huzursuzluğu, Sigmund Freud

Resim
  Bireyleri gerçekten birbirine bağlayan, temeldeki imrenme ve saldırganlık duygularıydı. S. 13 İnsanoğlu, kibrinden dolayı kendisini en üstün ırk olarak görüyor. S. 17 İnsanlar mutluluğun peşindedir, mutlu olmak ve öyle kalmak isterler. S. 20 " Kim bilim ve sanata sahipse, sahiptir dine de. / Kim yoksunsa ikisinden de, sarılmalıdır dine." (Goethe) S. 35 Acıya karşı en korumasız olduğumuz zaman birini sevdiğimiz zamandır. S. 42 İnsanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. S. 44 Her insan sevgiye layık değildir. S. 52 En başta sevgi talepleri ile uygarlığın temelini atan kadınlardır. S. 53 İnsan insanın kurdudur. S. 63 Vicdan, hepimizi korkak kılar. S. 82

Yüzünde Bir Yer, Sema Kaygusuz

Resim
Kendini, kendinle hırpalıyordun. S. 12 Bir şeye ad vermek, onu kendine alışmaya zorlamaktır. S. 18 Düne kadar sadece hissederek yaşardın. Bir önceki günün hissini anımsayarak benzer bir şey hissetmek üzere alesta bekler, önceki zamanlardaki hislerinin hatırasıyla kendinin karbon kopyası olurdun. S. 24 Hisler düşünceyi tetiklemediğinde hissedilmiş olanı hissetmekten başka elden bir şey gelmiyor. S. 24 İnsanın olmadığı haliyle kusursuzluğa özendiği bu viran çağdan, olduğu haliyle kusursuzluğa eriştiği olası bir çağa sıçrayalım seninle. Herkesin anladığı dilden konuşan peygamberlerin henüz türemediği, hiçbir tanrı buyruğunun yazılmadığı, Gılgamış’tan başka kimsenin ölümsüzlüğe yeltenmediği, insanın yediği kadar avlandığı çağdışı bir çağ olsun söz gelimi. Madem yerimizde duramıyoruz bir sesli bir sessiz iki harf gibi yan yana, dokunaklı bir çığlığın hecesi olalım ikimiz. S. 25 Anlatılara düşkünlüğün, varoluşsal ıstırabındandır. Yaratılan misal alemiyle teselli bulmak için. S. 29

Bir Fotoğrafı Anlamak, John Berger

Resim
  Seçilip de kaydedilen anda genel olarak uygulanabilir bir hakikat payı varsa ve mevcut olanı gösterdiği kadar olmayanı da gösteriyorsa, o zaman o fotoğraf etkili olur. s. 38 Fotoğraf makinesi tarafından yakalanan imge çifte şiddet taşır ve her iki şiddet de aynı kontrastı güçlendirir: fotoğrafı çekilen an ile diğer bütün anlar arasındaki kontrast. s. 51 Fotoğraf makinesi icat edilmeden önce fotoğrafın yerini ne tutuyordu? Bu soruya gravür, resim ve yağlıboya diye yanıt verilmesini bekleriz. Daha aydınlatıcı bir yanıt belki şu olabilir: bellek. Fotoğrafların dışarıda, uzamda yaptıkları önceleri düşüncede yapılıyordu. s. 71 Artık doğruluğu genel kabul gören ve bir yaşamdan daha uzun süren hiçbir ‘değer’ yoktur çünkü ‘değer’ yaşamdan daha kısa ömürlüdür. s. 99 Man Ray şöyle diyordu: “Resmetmek istemediklerimin fotoğrafını çekiyorum, fotoğrafını çekemediklerimin resmini yapıyorum.” s. 101 Fotoğraflar geçmişe dönüktür ve böyle kabul edilir. Filmlerse geleceği de kapsar. Bir fotoğrafa baka

Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, James Joyce

Resim
Güneşli bir günde nasıl ölünüyorsa böyle bir günde de pekâlâ ölebilirdi insan. S. 25 Düşüncesiz coşkunluk yolunu şaşırmış bir gemiye benzer. S. 46 Ruhunun tükenişini arzuyla beklediğini bildikten sonra dua etmek neye yarardı ki? S. 115 Çekilme sevgili çocuklarım, bir süre şu hayatımızın sıkıntılarından, şu bayağı dünyamızın sıkıntılarından, vicdanımızın durumunu incelemek, kutsal dinimizin gizleri üstüne derin derin düşünmek ve niçin burada bu dünyada bulunduğumuzu daha iyi anlamak için uzaklaşmak demektir. S. 120 Yeryüzündeki ateş, yaktığı nesneyi aynı zamanda yok eder, bu yüzden, yanışı ne kadar yeğinse o kadar az sürer; ama cehennem ateşi yaktığı şeyi yok etmeme özelliğini taşır, inanılmaz bir yeğinlikle, ama sonsuza kadar yanar. S. 132 Ayrıca, yeryüzündeki ateş ne kadar kızgın ve yaygın olursa olsun ancak bir yere kadar uzanır; ama cehennemdeki ateş gölü sınırsızdır, kıyısızdır, dipsizdir. Kayıtlarda şu da var ki şeytan, kendisi bile, bir askerin sorusuna karşılık, koca b

Gazap Üzümleri, John Steinbeck

Resim
Hareketsizdiler... ama birikmiş hareket yüklüydüler. s. 19 İnsan bir yere alıştı mı, ayrılması zordur. Bir düşünce tarzına alışınca da kopamaz insan zaten. s. 62 Ava çıktın mı güçlüsündür. Kimse avcının üstesinden gelemez. Ama avlanan sensen, o zaman durum değişir. s. 70 İnsanlık da kutsaldı tek bir bütün olduğu zaman. s. 99 Hayatımız yok olduktan sonra nasıl yaşarız biz? Geçmişimiz olmadı mı, kendimizi nasıl tanırız? s. 108 Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın. s. 111 Geçmişimiz olmadan kendimizi nasıl tanıyacağız? s. 121 Ne fazla düş kurup kuşlar gibi havalara çık, ne de kötümser ol böcekler gibi yerde sürün. s. 124   Yakında havayı da parayla satacaklar. s. 181 Değişen ekonomiye aldıran yok. Değişim planlarına aldıran yok. Yalnızca isyanın bastırılma yöntemleri tartışılıyor, oysa beri yanda isyanın nedenleri devam edip gidiyor. s. 293 Baskı ancak baskı altındakilerin güçlenmesine ve birleşmesine yarar. s. 293 Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorg

Bütün İnsanlar Ölümlüdür, Simone de Beauvoir

Resim
Ah, keşke iki kişi olsaydım ... biri konuşan öteki dinleyen, biri yaşayan öteki bakan, kendimi nasıl da severdim! s. 10 Kendime sadık kalacağım ben; kendime karşı hatalı davranmayacağım. s. 17 Her şeyi kazanmak için her şeyi yitirmek gerek. s. 66 Her şeyin bir zıddı vardır; eğer zehir varsa, panzehir de olmalıdır. s. 112 Ah! En uzun yaşam bile ne kısa! s. 114 İnsanın zayıflığı itiraf etmesi onu onursuz kılmaz. s. 151 Barışı sevemeyecek kadar uygarlaştık. s. 152 Kaderimize karar veriliyor, üstelik de bizsiz! s. 185 "Tek bir iyilik vardır,"dedi. "İnsanın vicdanına göre davranması." s. 222 İnsan arzularını ölçmeyi bilmeli. s. 226 Ben yaralamam, kesin öldürürüm. s. 324 Yaşasın Cumhuriyet! s. 439

Fındık Kabuğu, Ian McEwan

Resim
Hiç kimse bir cümleyi “ama” diyerek bitirmez. s. 23 Alaycılıktan da kötü: Aldırmıyor, aldırmadığının da farkında değil. s. 35 Beden yalan söyleyemez, ama zihin başka ülkedir. s. 38 Çünkü sadece masallarda istenmeyen bebekler öksüz kalınca kaderleri düzelir. s. 39 Dökülen sütü bardağa koyamazsın. s. 49 Edebiyatın tamamı, sanatın tamamı, insanların bütün girişimleri, mümkün olabileceklerin evreninde sadece birer noktacıksa, neden olmasın? Belki bu evren bile sayısız gerçek ve olası evrenin içinde bir noktacıktır. s. 53 Aşk biterse ve bir evlilik çökerse, ilk kaybedilen, içtenlikli anılardır, geçmişi dürüstçe, tarafsızca hatırlamaktır.s. 57 Sevişmemiz, konuşmamızın bir uzantısıydı, konuşmamız da sevişmemizin. s. 58 Tanıdığınız herkesi günahlarından arındırabilirdik. Aşkımız dünyadaki iyilikler içindi. s. 58 Bitmeyen mutluluk, varoluşsal türden bir can sıkıntısıdır. s. 62 Aşkın sürüp sürmemesinin önemi yok. Önemli olan onun var olması. s. 78 Başkalarına ne kadar yakınlaşırsanız yakınlaşın,

Yürümenin Felsefesi, Frédéric Gros

Resim
Yürümek spor değildir.  Spor teknik, kurallar, puanlama ve rekabet meselesidir, durmadan öğrenmeyi ve çalışmayı gerektirir; duruşları tanımak, doğru hareketleri bir araya getirmektir. Doğaçlama ve yetenek çok sonra gelir. s. 9 Biri olmak, herkesin kendinden bahsettiği yüksek sosyete toplantılarında ya da terapist seanslarında iyidir. Oysa biri olmak, boynumuza göre ağır ve aptalca bir kurgu zincirleyen (bizi benlik tasvirimize sadık kalmaya zorlayan) toplumsal bir zorunluluk değil midir? s. 14 Bir kere keşfettin mi, kolayca bulursun artık beni; bundan sonraki zorluk beni kaybetmek olacaktır. s. 26 Daha incelikli düşünmek serbestlik ister. O zaman ayrıntıların, tanımlamaların, kesinliklerin önemi kalmaz. Önemli olan, insanların alın yazısını gözler önüne serilmesidir. s. 28 Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir. Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş, günü kısaltır. Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur, çatlayana kadar dolar. Bir saatin içine yığınla

Canım Aliye, Ruhum Filiz, Sabahattin Ali

Resim
Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek.  s. 6 Şunu esas olarak kabul etmeliyiz ki insanların hemen ekserisi yalnız kendilerini düşünürler. s. 11 Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku... s. 17 Ben son zamanlarda her şeyden ümidimi kesmiş, kendimi gülen, oynayan hayattan ayırarak birkaç türlü kitabın arasına atmış bulunuyordum. Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin. Ben bu kadar bol hayat ve saadet yağmuru altında kendimi unutmuş gibiyim. Şimdi ömrümün bir tek gayesi var: bir gün evvel sana kavuşmak, seni kollarımın arasına almak, güzel, temiz yüzüne saatlerce,  senelerce hiç doymadan bakmak. Ancak o zaman tam neşeli, senin istediğin gibi neşeli olabileceğim. Senden ayrı, senden uzak bulunurken benden nasıl neşeli şeyler istiyorsun? s. 25 İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu

Resim
Hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur. s. 12 Dünyada ne adamlar var, yüzü insan, içi odun. Neyse. s. 19 Hayat kitapla güzel. s. 64 ... solunan hava, yüzülen su, oturup-kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir. s. 88 Bazen pencereyi açıp "yeter artık, yeter!" diye bağırasım geliyor. s. 107 Bizim sevdamız artık ahirete kalmıştır, böyle bilsin. s. 108 -Nereye gideceksin? -Bilmiyorum. -İyi...Bilmemek en iyisi. s. 109

Yaşıyoruz Sessizce, Şükrü Erbaş

Resim
İnsan acısından utanır mı? Döktüğüm yaşlarla zehirleniyorum. s. 17 İki kişilik bir yalnızlığım fotoğraflarının önünde Birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin. s. 18 Yüzün bir gelecek atlası. s. 25 Gidelim diyorum, gidelim diyorsun, sermayemiz hayal. s. 31 Toprak dilsiz Su yalnız Ateş bir gözyaşı külü Göklerin ardına çekildi rüzgar. İnsan dersen Ha var, ha yok.  s. 32 Ne zaman öğreneceksiniz bilmiyorum ki Evlerin yalnız eşyalardan yapılmadığını. s. 37 Ne zaman alnımı camlara dayasam Kanatlarını canıma batıra batıra Sana uçuyor bütün kuşlar. s. 43 Nereye gidiyorsun bırakıp beni Güzelliğin Tanrısı, nereye... s. 44 Bir gün ağzından uzak gülerse ağzım Tanrı gökyüzüyle boğsun beni. s. 46 Tuhaf bir adam oldum Kendimle konuşuyorum evin içinde Biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum. s. 62 Bu kadarmış bizi büyüten acı Bu kadarmış içimizde yanan ışık Bu kadarmış yeryüzüne düşen gölgemiz. s. 81

Huzursuzluğun Kitabı, Fernando Pessoa

Resim
Hissetmek- ne renktir acaba? s. 19 Hayata ayak uydurmamızın tek  yolu, kendi kendimizle uyumsuz  olmak. s. 39 Ne zevk, ne ün, ne iktidar: özgürlük, yalnız özgürlük. s. 62 Pencerenin kenarına oturmuş, dışarıda var olan evrensel hayat denen hiçliği seyrediyorum. s. 82 Dünyada yalnızım... İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum... s. 120 Bütün sevdiklerim beni karanlıkta unuttu. s. 269 Anlamak için, kendimi yok ettim. Anlamak, sevmeyi unutmaktır. s. 300 Çocukluğumun yitip gitmesi değil ağladığım; çocukluğum da dahil her şeyin yitip gitmesi. s. 341 Ey Farklı-Kadın, hiç düşündün mü senin bana, benim sana nasıl da görünmez olduğumuzu? Hiç düşündün mü ne kadar cahiliyiz birbirimizin? s. 458 Bir insanın aklının biraz kıt olduğunu, en iyi, başkalarına zarar vermeden espri yapamamasından anlarsınız. s. 486

Romeo ve Juliet, William Shakespeare

Resim
BENVOLIO: Beni dinle ve onu düşünme, unut! ROMEO: Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek?  s. 13 Arama boşuna, bulunmak istemeyeni. s. 37 Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte? s. 39 JULİET: Binlerce kez iyi geceler sana! ROMEO: Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa. s. 44 Yara ile alay eder yaralanmayan kimse. s. 58 Öç duygusu götürülür mü ölümden de öteye? s. 123 Hissetmediğin bir şeyi anlayamazsın. s. 147 Öyleyse dudaklarından öperim, Orada bir parça zehir kalmıştır belki; Bir zamanlar hayat veren o dudakların Bu kez son versin hayatıma. s. 154