Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Daha, Hakan Günday

Resim
“Okulda öğretmişlerdir. Nedir bilimin temeli? Etki ve tepki, değil mi? Ne demek biliyor musun? Doğadaki inatlaşma demek! Her şey bir inat meselesi. Özellikle de yaşamak.” (s.122) “Demokrasi, insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü.” (s.133) “Bir liderin eriştiği güç, henüz kendisi hayattayken, adının verilmiş olduğu havaalanı, üniversite, stadyum, meydan, cadde, baraj, köprü ve yeni doğan çocuk sayısıyla ölçülebilir.” (s.170) “Savaşlarda düşmanın adı olmazdı. Düşman, düşman olarak bilinirdi! Çünkü bir adı olduğu fark edilince bir insan olduğu da hatırlanabilir ve savaş artık o kadar da soğukkanlı geçmeyebilirdi.” (s.364)

Azil, Hakan Günday

Resim
“Hiçbir şey, içini tıka basa doldurmuş kadından daha önemli değildi. Aşıktı.” (s.16) “Kurallar, buluşmaların gecikmesini yasaklar.” (s.20) “Düşünceler mükemmel ancak davranışlar kusurludur.” (s.31) “Düşünceler, duyguların çekim alanına girince bükülürler.” (s.33) “Pürüzsüz bir düşünce ağı kurabilmek adına duygularının boğazını sıktın. Bazıları kangren olup öldü, bazıları cılız hayatlarını sürdürdü. Zihin sınırları içinde düşüncenin duygudan başka düşmanı yoktu ve sen bunun farkındaydın.” (s.54) “Herkesin kayıp kıtasını keşfettiği bir an vardır.” (s.37) “Her ne kadar hiç kimse göründüğü gibi olmasa da, herkes göründüğü gibi olmaya çalışıyordu. Rahat gibi görünüyorsan rahat olmaya çalışıyorsundur. Görüntün, hayalindir. Nadiren gerçekleşir, ama en azından çabanın hangi yöne aktığı bellidir.” (s.77) “Laplace Markisi’nin sözünü hatırlıyorum: Bilmediklerimiz, bilemeyeceğimiz kadar çok. Tanrı’ın hala tanrıtanımaz bir anarşist olduğunu düşünüyorum. Ve insanın da

Malafa, Hakan Günday

Resim
“Satmak için ortada bir mal olması gerekmez. Satmak için bir alıcının olması yeter. Alıcı olduğunu bilmese bile.” (s.22) “Tevazu, iki kez iltifat almanın yoludur. Örnek: Ne kadar güzelsiniz! Hayır, değilim. Evet, öylesiniz. Etti iki!” (s.35) “Turistler, her şeye inanmak için valizlerini toplamış olan insanlardır.” (s.38) “Matematikle hesaplanan hayatlara biraz romantizm katmak için. Bu yüzden tatile çıkmıyor muyuz? Bu yüzden sinemaya gitmiyor muyuz? Bu yüzden birbirimize ‘seni seviyorum’ demiyor muyuz?” (s.67) “Düşünce, insanın ölümsüz olan tek organıdır. Sonsuza kadar, yeryüzünün sırtında zıplayan tenis topları gibi, bir kafatasından diğerine çarpar.” (s.105) “İlişki, boşlukların dolması ve dolulukların boşalması üzerine kuruludur.” (s.112) “İlk görüşte aşka inandığım gibi, son görüşte aşka da inanırım. Ölürken yanımda kim varsa ona aşık olarak terk edeceğim dünyayı.” (s.126) “Türkiye caza benzer. Bir sonraki notanın ne olduğunu tahmin edemezsiniz. Ve bu

Bilinmeyen Adanın Öyküsü, José Saramago

Resim
..., işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz. S. 23 Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir. S. 26 Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek. S. 29 ... çünkü işten evlerine dönen erkekler, midesi ve karnı doyurması gereken varlıkların sadece kendileri olduğunu zannederler. S. 33 Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin. S. 36 “Adayı görmek için adadan çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.” S. 36 Bilinmeyen Ada nihayet denize açılmış, kendini aramak amacıyla. SON S. 58

Zargana, Hakan Günday

Resim
"Zor değil, dedi kendi kendine. İnsanları anlamak zor değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler. Ölçeklerinin nerede yazıldığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları.” (s.13) “İnsan kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat eder sabah kahvaltısında kaç dilim ekmek yediğine.” (s.43) “Matematiği kuvvetli değildi, ama çıkarlarını hesaplamasını iyi bilirdi.” (s.47) “Mutsuzluk, mutluluktan daha çok ses çıkarıyordu.” (s.52) “Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşaf üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir.” (s.53) “İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil olmayan her ölüme üzülürler.” (s.57)