Zargana, Hakan Günday
"Zor değil, dedi kendi kendine. İnsanları anlamak zor değil. Hepsinin
de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli
bakmak yeter. Haritalara benzerler. Ölçeklerinin nerede yazıldığını bulana
kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları.” (s.13)
“İnsan kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat eder sabah
kahvaltısında kaç dilim ekmek yediğine.” (s.43)
“Matematiği kuvvetli değildi, ama çıkarlarını hesaplamasını iyi bilirdi.”
(s.47)
“Mutsuzluk, mutluluktan daha çok ses çıkarıyordu.” (s.52)
“Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp
üzerine yatar ve o çarşaf üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir.
Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen
taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları
haline gelir.” (s.53)
“İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil olmayan her ölüme
üzülürler.” (s.57)
“Hep güçlü bir kadın olmuştu. Herkesten daha güçlü. Ama biliyordu
gözyaşlarından oluşan kulenin birazdan devrileceğini. Yer çekiminden daha güçlü
değildi iradesi.” (s.57)
“Hayat, magmanın tabanları yakmaya başlayacağı güne kadar var. Daha sonrası
yok. Küllerin aşkları, dostları olmaz. El ele bile tutuşamazlar. Rüzgar izin
vermez. Savrulurlar. İnsanlar gibi. Bronzlaşmış tatilcilerin tanımadıkları
denizlerin akıntılarına kapılmaları gibi... Yanık kokan bir dünya. Tüten
insanlar. Dumanlı bir hayat. Cehennemden biraz daha serin bir dünya.” (s.70)
“Batı hafiflemek, Doğu ağırlaşmak için kaldırır kadehini.” (s.81)
“O gün ona aşık oldum. O masadan kalkarken artık aşık bir kadındım.” (s.85)
“Ben diyordu, insan değilim. Çünkü üşüyorum. Sizler üzerinizi
hatıralarınız, aileleriniz, dostlarınız, mesleklerinizle örterken ben üşüyorum.
Çünkü bunların hiçbirine sahip değilim. Ve olmak da istemiyorum.” (s.92)
“Bizler rüyaların yapıldığı kumaştanız.” (s.109)
“Birbirine uyan hayalleri vardı. Belki bunlar bir konuşma konusu
olabilirdi. Ama yine de susmayı tercih ettiler. Çocuklar karşılıklı susarken
sıkılmazlar. Genellikle yetişkinlerin sorunudur gözlerini birbirlerinden
kaçırmak.” (s.122)
“Bir kalp ile bir beynin tek bir organa dönüştüğünü gördü hayalinde.”
(s.128)
“-Siz çocuklar Tanrı’ya inanıyor musunuz?
-Evet, ama içimizdeki Tanrı’ya.” (s.191)
“Sence ne kadar güçlü bir yapıda olmak gerek milyarlarca insanı hayatlarını değiştirmeye ikna etmek için? Sadece basit bir girişkenlikle anlatılabilir mi peygamberlerin başarıları?” (s 203)
“Sence ne kadar güçlü bir yapıda olmak gerek milyarlarca insanı hayatlarını değiştirmeye ikna etmek için? Sadece basit bir girişkenlikle anlatılabilir mi peygamberlerin başarıları?” (s 203)