Kayıtlar

Kasım, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mahpus, Marcel Proust (5)

Resim
Hayat, kaçınılmaz gibi görünen bir ıstıraptan bizi bir kere daha koruyacaksa eğer, bunu farklı koşullarda, hatta bazen bahşedilen lütuflar arasında özdeşlik kurmanın neredeyse günah sayılabileceği kadar zıt koşullarda gerçekleştirir! s. 8 Gerçeklik, meçhule giden yolda bir ilk adımdır sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mümkün değildir. s. 21 İnsan yeni bir memlekete adım attığı anda çalışmaya başlamaz, önce o memleketin koşullarına alışması gerekir. Benim için de her gün, farklı bir memleketti. s. 72 Zaten aşk tedavisi olmayan bir hastalıktır; romatizmanın ancak yerini sara nöbetini andıran migren nöbetlerine bırakmak üzere hafiflediği kimi kronik hastalık eğilimlerine benzer. s. 76 Mutluluklarını kalıcı zanneden insanların kaygısızlığı içindeydim. s. 77 Dört bir yanımızda ihtimallerin sonsuz alanı uzanır; gerçek, tesadüfen karşımıza çıkacak olsa, ihtimallerin o kadar dışında yer alır ki, ani bir şaşkınlıkla, önümüzde yükselen duvara çarpıp geriye devriliriz. s. 82 Ne tuhaftır ki

Sodom ve Gomorra, Marcel Proust (4)

Resim
Her insanın kusuru, varlığı bilinmedikçe görünmez olan cin gibi, kendisine eşlik eder. s. 17 Her şeyde aşırılık hatadır. s. 43 En normal çiftlerin dahi, sonunda ne kadar birbirlerine benzediklerini, hatta bazen özelliklerini karşılıklı takas ettiklerini fark etmeyen var mıdır? s. 47 Bir şaheseri bozmak, yaratmaktan çok daha zordur. s. 59 Uygarlığın yeni gelişmeleri, insanların hiç tahmin edilmeyen meziyetler veya yeni kusurlar sergilemesine imkân vererek, dostlarının onları daha çok sevmesine veya kendilerine tahammüllerinin azalmasına yol açar. s. 123 İnsan bekleyiş içindeyken, arzuladığı şeyin yokluğundan ötürü o kadar ıstırap çeker ki, bir başka mevcudiyete tahammül edemez. s. 123 (...) bekleyiş içinde olduğumuz zaman, sesleri toplayan kulaktan, sınıflandırıp çözümleyen zihne ve oradan da, sonuçlarını bildirdiği kalbe yapılan çifte yolculuk o kadar süratlidir ki, süresini fark edemeyiz bile, doğrudan kalbimizle dinliyormuşuz gibi gelir bize. s. 124 (...) ne var ki insanlar, biz kend