Yüzünde Bir Yer, Sema Kaygusuz

Kendini, kendinle hırpalıyordun. S. 12 Bir şeye ad vermek, onu kendine alışmaya zorlamaktır. S. 18 Düne kadar sadece hissederek yaşardın. Bir önceki günün hissini anımsayarak benzer bir şey hissetmek üzere alesta bekler, önceki zamanlardaki hislerinin hatırasıyla kendinin karbon kopyası olurdun. S. 24 Hisler düşünceyi tetiklemediğinde hissedilmiş olanı hissetmekten başka elden bir şey gelmiyor. S. 24 İnsanın olmadığı haliyle kusursuzluğa özendiği bu viran çağdan, olduğu haliyle kusursuzluğa eriştiği olası bir çağa sıçrayalım seninle. Herkesin anladığı dilden konuşan peygamberlerin henüz türemediği, hiçbir tanrı buyruğunun yazılmadığı, Gılgamış’tan başka kimsenin ölümsüzlüğe yeltenmediği, insanın yediği kadar avlandığı çağdışı bir çağ olsun söz gelimi. Madem yerimizde duramıyoruz bir sesli bir sessiz iki harf gibi yan yana, dokunaklı bir çığlığın hecesi olalım ikimiz. S. 25 Anlatılara düşkünlüğün, varoluşsal ıstırabındandır. Yaratılan misal alemiyle teselli bulmak için. S. 29