Kayıtlar

Şubat, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pulbiber Mahallesi, Didem Madak

Resim
Artık büyü diyorlar bana Ekmeğini salatanın suyuna banma. (Sayfa 15) Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma Kelimelerin tadına bakıyorum Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla. (Sayfa 16) İnsanlara uyanmalarını kim söylüyor Füsun Kim sabah oldu diyor onlara? (Sayfa 17) Belki bir gün balkona çıkar Blok flütle çocuk şarkıları çalarım Bana artık büyü diyorlar Bütün renkleri mezun etmişler hayatlarından Karanlığa emekli öğretmenler gibi sanki insanlar. Bilirsin işte Füsun gidişinden bu yana Hüzün sektöründe bilfiil yirmi üç sene görev yaptım! İnfaza götürürken bari üst benlerim Gözüme bir gökkuşağı bağlasalar. Bir gece kalkıp bütün ışıkları yakacağım Füsun Şiirime ışıktan bir nokta koyacağım! (Sayfa 17) Acı denizlere doğru akıyorum... (Sayfa 18) Bazı yarım işleri artık tamamlıyorum. Bazı yarım şiirleri Bazı yarım baş ağrılarıyla. (Sayfa 19) İsminden ismimle doğduğuma inan

Grapon Kağıtları, Didem Madak

Resim
Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. (Sayfa 16) Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem Duvarlara hep senin resmini çiziyor. Di'li geçmiş zamanda birçok resim, Hep gülümsüyorsun. (Sayfa 16) Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya Bazen görülen rüyalar gibi kapkara Bir ton rüya çıtırdarken Sen kar yağmadan önce başkaydın, Kar yağdıktan sonra bambaşka. (Sayfa 17) Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne. (Sayfa 18) Müjde Bilir'e İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne İki muhabbet kuşum. İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim, biri mutsuz Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol maviş anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da Bir

Ah'lar Ağacı, Didem Madak

Resim
Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. (Sayfa 12 ) Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başroldeki kadınlar. (Sayfa 12) Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı'nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah… dedim sonra Ah! (Sayfa 14) Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı'ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! (Sayfa 15) Güzin Ablası kitaplar

Küçük Mucizeler Dükkanı, Debbie Macomber

Resim
“Kanserle mücadelemin ikisinden sağ çıktım. Ama artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum.” s. 7 “Çünkü ne kadar çaba sarf edersem edeyim hayatımın ellerimin ucundan kayıp gittiğini biliyordum.” s. 12 “Çektiğim acıların karşılıklarının olduğunu öğrendim.” s. 13 “Bir zamanlar babama, Tanrı'nın neden bize yarınların neler getireceği söylemediğini sormuştum. O da geleceği bilmemenin aslında bir lütuf olduğunu, neler yaşayacağımızı önceden bilirsek hayatlarımızı ve mutluluklarımızı hak etmediğimize inanmayacağımızı söylemişti.” s. 19 Arkadaşı sınırlarda yaşıyordu. Kızın uçurumdan aşağı düşmesine az kalmıştı. Alix'in en büyük korkusu, Laurel'in giderken onu da yanında götürmesiydi. s. 50 “Bir ilişkiye başlamama engel olacak hiçbir şey yoktu. Aslında tek bir şey vardı. O da korkularımdı. Doğrusu aşık olma riskini göze alamıyordum. Başlayacağım ilişkinin günün birinde bitebilecek olma ihtimaline esir etmiştim ken