Grapon Kağıtları, Didem Madak



Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.

Sevgili Anneciğim
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
(Sayfa 16)

Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor.
Di'li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun.
(Sayfa 16)


Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya
Bazen görülen rüyalar gibi kapkara
Bir ton rüya çıtırdarken
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
Kar yağdıktan sonra bambaşka.
(Sayfa 17)

Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
Anne.
(Sayfa 18)

Müjde Bilir'e
İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
İki muhabbet kuşum.
İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim, biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
Dünyaya bile bir dünya anne lazım.
Biri sen ol maviş anne, biri ben.
Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
Birlikte gidelim maviş anne
Bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
Şefkate söyle o da gelsin.
Özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
Bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
Temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...
Hepsi, hepsi ninniyle büyür.
Bilir misin maviş anne?
Ben çekildiğim her fotoğrafta
Defolu bir kelebek gibi çıkarım.
Mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
Kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
Sanırım ben assolist oldum maviş anne
Şimdi mutluyum
Geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
Bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
Babama söyle, o gelmesin maviş anne
Birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
Bir kırmızı battaniye,
Onlara bir mutluluk çadırı yolla
Sonra belki, ben de gelirim
Kuşlarımı da bırakayım gitsinler
Dışarıda ölürler mi sence
Postacı mektup bile getirmezse onlardan
Ben bir anne gibi ağlarım sonra
Bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
Ölürler yazık dışarıda!
Onlar birer yıldız olursa
Biri mavi, biri yeşil
Ben onlara bakarım maviş anne.
Kalbimi de büyüttüm sonunda
Artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
Kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
Öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
Kalbim sanırım büyüyünce
Sokaklarda ağlayan biri olacak
Rezillik yani maviş anne!
Kalbim komik kaçacak
Kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
Benim serüvenimden bir yer ayırt
Aman, mutsuz bir yer olmasın!
İki sigaram kaldı bu gece için
Yüzyıl yetecek çocukluğum,
İki muhabbet kuşum,
Biraz da ateşim var.
Dua ediyorum ateşe
Vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
Aman umutsuz bir yer olmasın!
İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Ben ölürsem mutsuza iyi bak!
(Sayfa 20-23)

Kalbim sanırım büyüyünce
sokaklarda ağlayan biri olacak.
(Sayfa 22)

Acıklı sözler kraliçesiyim ben
Yağmur bir daktilo kız kadar hızlı
Hızlı daha hızlı
Fazla vaktim kalmadı
Artık ifadem alınmalı.
(Sayfa 38)

Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de! 
Beni bir sutyen lastiğiyle asın.
(Sayfa 38)

İnanın kendimin
“Yokluğunda çok kitap okudum”
(Sayfa 38)

Hayatımın üstünde imkânsız kuşlar uçuyor.
(Sayfa 39)

"Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım."
(Sayfa 44)

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya mal olacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Fakat korkuyorum. Birazdan da
Kırk üç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!
(Sayfa 48)
 
Rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde
Rengârenk yap-boz parçacıkları
Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
Hayır, sanırım sabahı bekleyemem
Bilmiyorum.
İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.
“Gün akşam oldu” diyorum.
Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
Can kırıkları yiyorlar.
(Sayfa 49)

On dört yaşındaydı ruhum bayım.
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri.
(Sayfa 49)

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatıları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
(Sayfa 50)

Bugün kalbimi eski bir plak gibi 
Öyle çok tersine çevirdim ki
(Sayfa 51)

Herkes çıkarsın kalbini
O çirkin mücevher sandığından
Ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım.
(Sayfa 52)

Hayat inatla gamzelerini saklar.
(Sayfa 55)

Hayat ucuz ağlayan çocuk resmi!
Zaman mavi yün bir kazaktı sanki.
(Sayfa 55)

Babam
Çıkarılmış bir adam, bütün fotoğraflardan.
(Sayfa 57)

Hay!
Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım
da çiçekler açsın ruhunuz.
(Sayfa 67)

Pollyanna, 
Sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
(Sayfa 68)

Yalnız bırakma beni bu paragrafın başında
Bu boşluğu bir masal doldurmaz.
...
Bahar dallarının hatırına beni anla.
(Sayfa 72)

Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla.
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.
(Sayfa 73)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali