Ah'lar Ağacı, Didem Madak


Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
(Sayfa 12)

Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından.
Karnabahar kızartmıyordu asla
Başroldeki kadınlar.
(Sayfa 12)

Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı'nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah… dedim sonra
Ah!
(Sayfa 14)

Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı'ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,

Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.

Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
(Sayfa 15)

Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım.
İçim sıkılmasa o kadar,
Tek bir satır bile okumazdım.
(Sayfa 17)

İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına.
İşte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülürdü toprağa.
(Sayfa 18)

Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
‘İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman: 
Ah!
(Sayfa 19)

Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, 
Ulaşılamazdı, 
Sen sarılmak istesen ona, 
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım! 
Ne çok isterdim, 
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman: 
Ah!

(Sayfa 19)

Gülümsedim o sıra,
Bazen sevinirim,
Sevinmek nedense hep yedi yaşında
Ve ah… dedim sonra,
Ah!
(Sayfa 20)

Vasiyetimdir: 
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
(Sayfa 21)

Vasiyetimdir: 
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun, 
Yükleri ağırlaşsın diye iyice, 
Tabutumun içinde tepineceğim.

(Sayfa 22)

İç ses! 
Bu bahsi kapa!

(Sayfa 23)

Hayattan söz edilirdi,
Zor denirdi.
Ve ardından susulurdu mutlaka.

Fötr şapkalı amcalardan biri
Ah derdi sonra, 
Ah! 
(Sayfa 27)

Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma
Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, 
Sorardı: 
Daha yazacak mısın? 
Hayır derdim, 
Artık yazmayacağım.
Ama şöyle denir: 
Kılıç çeken kılıçla ölür.
Ama şöyle denir: 
Kaderden kaçılmaz.

Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, 
Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
(Sayfa 29)

Kara yazgımı şimdi kim bilir
Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım? 
Ah.. dedim sonra
Ah!
(Sayfa 29)

Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın.
Yalnızca iki harfini öğrendim: 
A
H!
(Sayfa 31)

Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım tanrının eliydi, 
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan, 
Çok şey geçmiş gibi başımdan
Ah dedim sonra, 
Ah!
İç ses, diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.
Vasiyetimdir:
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...

(Sayfa 34)
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tespih tanelerim vardı
Tespih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allah’ını bilirim bayım!
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
Evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
(...)
(Sayfa 35-36)

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
(Sayfa 38)

"Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak.
Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Yorgunum oysa"
(Sayfa 40)

Bilirim kim dokunsa şiire
eline bir kıymık saplanacak.
(Sayfa 40)

Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa
Yağmur yağdıkça
Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor
(Sayfa 43)

Bak, ömrüm eriyor işte
Çocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda
(Sayfa 43)

Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.

(Sayfa 44)

Sana bu son mektubu,
Artık senden mektup beklemediğimi söylemek için
yazıyorum Pollyanna
Son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak.
(Sayfa 52)

Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.
(Sayfa 55)

Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana,
çaresiz bekliyorum.
(Sayfa 56)

Sen hep gülerdin oysa gülüverirdin
Bir bakardım eğilmiş su içiyor
Gamzelerinden kuşlar
(Sayfa 61)

Çıksan o karanlık uykudan,
Kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.
 (Sayfa 63)

Bazı yaralar yararlıdır buna inan,
Bazı yaraların ortasından küçücük bir el,
Sanki geçmişine çiçek uzatır,
Bazı yaralardan sızan kanla,
Tüm geleceğin yıkanır.
(Sayfa 64)

Bazı yaralar.
Sayıyorum, sayıyorum
Hiç bitmiyor güller
Sensiz hiç bitmiyor zaman.
Belki saymayı mutsuzlar bulmuştur.
Mutsuzlar hep sayar.
Bizler mihrabıyız hayatın,
Tam on gün oldu,
Gamzelerinden su içmiyor kuşlar.
Kardeşim, biriciğim
Hadi çık o karanlık odadan.
(Sayfa 64)

Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum
Onu orada
Beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.
(Sayfa 66)

Tehlikeli sayılmam artık.
Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum.
(Sayfa 66)

Hayata söyleyin bundan sonra gitsin
Anlamını masallarda arasın
(Sayfa 67)

...
Bak, işte burada.
Susan kadınlar vardı
Ben susamamıştım
Ama herkes içmişti.
Belki de sen yoktun orada.
(Sayfa 72)

Artık beni anla,
yeter ki sen beni
hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma...
(Sayfa 73)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali