Pulbiber Mahallesi, Didem Madak


Artık büyü diyorlar bana
Ekmeğini salatanın suyuna banma.
(Sayfa 15)

Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya
Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma
Kelimelerin tadına bakıyorum
Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla.
(Sayfa 16)

İnsanlara uyanmalarını kim söylüyor Füsun
Kim sabah oldu diyor onlara?
(Sayfa 17)

Belki bir gün balkona çıkar
Blok flütle çocuk şarkıları çalarım
Bana artık büyü diyorlar
Bütün renkleri mezun etmişler hayatlarından
Karanlığa emekli öğretmenler gibi sanki insanlar.
Bilirsin işte Füsun gidişinden bu yana
Hüzün sektöründe bilfiil yirmi üç sene görev yaptım!
İnfaza götürürken bari üst benlerim
Gözüme bir gökkuşağı bağlasalar.
Bir gece kalkıp bütün ışıkları yakacağım Füsun
Şiirime ışıktan bir nokta koyacağım!
(Sayfa 17)

Acı denizlere doğru akıyorum...
(Sayfa 18)

Bazı yarım işleri artık tamamlıyorum.
Bazı yarım şiirleri
Bazı yarım baş ağrılarıyla.
(Sayfa 19)

İsminden ismimle doğduğuma inanıyorum Füsun.
Bu inanç hiç bitmiyor.
(Sayfa 19)

Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz.
(Sayfa 21)

Şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti.
(Sayfa 22)

Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa.
(Sayfa 23)

Beklemek üzerine felsefe kitabıydık.
(Sayfa 25)

Kelimeler birer birer ölüyor,
Kalem büyüsünü kaybediyor.
(Sayfa 29)

O gün içime çok şarap döktüm
O gün içime çok kahve döktüm
Sanırım lekelerin ülkesine gelin gidecektim.
(Sayfa 31)

Rahmin kadar konuş diyorlardı bana
Hamile kalıyordum oysa durmadan roman kahramanlarından.
(Sayfa 31)

Birden içimde sevinçli bir gezegen keşfetmiştim.
Muhtemelen hayat vardı.
(Sayfa 34)

Ateş püskürdüğüm falan yoktu, hayatımdan memnundum
Gel zaman git zaman şiir falcısı olmuştum
İadeli taahhütlü erişim sistemlerini kullanıyordum
Ruhumla lavlar arasında.
Sonunda kendime ait bir acı savar dili bulmuştum.
(Sayfa 36)

Sözler ağır alışveriş torbaları gibi
Gitgide taşınmaz olur efendimiz.
(Sayfa 49)

Acı çekmeyi öğrendiğimde ismimi de öğrendim.
(Sayfa 49)

Ne bir kimseyi göresim var, ne konuşasım bir kimseyle
Hayır, insanları sevmiyorum efendimiz.
(Sayfa 51)

Ortam şiire acayip müsait efendimiz
Acayip bir atmosfer yarattınız
Kar yağdı, yüzümün yolları kapandı.
Hayır, tuzlama çalışması yapmıyorum efendimiz.
(Sayfa 51)

Zavallı kendim!
Tasfiye edilmiş bir merkez komite üyesi gibisin.
(Sayfa 52)

Tanrı sadece iyi bir oyun arkadaşıdır.
(Sayfa 59)

Allah aşkınıza Miss Marple diye söylendim
Ben bu zehir zıkkım şiirin ağlak kalemi olacak kadın mıydım?
Raif Bey şiir için soyunmama karşıydı
Cinayetin sebebi buydu
Üstelik Raif Bey'i kürk mantolu Madonna’dan araklamıştım.
 (Sayfa 66)

Eşyalar için en çok şairler ağlardı.
Anısı olan bir yüzüğü
Ancak şiir takabilirdi tombul dize parmaklarına.
(Sayfa 75)

Şimdi bazı akşamlar kırmızı çiçekli başımı
İşten yeni dönmüş yorgun yastığımla karıştırıyorum.
(Sayfa 79)

Ve tanrının sana gülümsediğini
Tekinsiz bir kesinlikle hissediyorduk.
Bir tek senin şiirin bu yüzden son dizesiz kaldı.
(Sayfa 81)

İnsanlar aradığında gelmezler, aramadığında keşke beni çağırsaydın derler.
(Sayfa 85)

Hiçbir acının gücü sigaramın ateşini söndürmeye yetmeyecek.
(Sayfa 87)

Çünkü gücüm, gücüme gitmişti.
(Sayfa 90)

Senin için şiir yazacaktım İstanbul
İsmini ağrı koyacaktım.
(Sayfa 98)

Oysa bir şiir neydi sanki
Ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
Bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun İstanbul?
(Sayfa 98) 

İçim ezildi geçen gün,
Geçen ay, hatta geçen yıl da biliyorsun
Sen yanımda olmadığından.
(Sayfa 103) 



''Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim.''


128 Dikişli Şiir

İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum.
Haç şeklinde 128 dikişle.
Galiba ahbap artık sana ulaşacağım.
Yeteneğim geri geldi,
göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım.
Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap
Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum
Telepati yapıyorum.
Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum.
Kuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz
Böylece yağmurda ıslanmazlar
Ve içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler
Böylece paraşütle iner gibi hafiflerler
Şiirin içine girerken
Bana bazı şarkılar lazım ahbap
hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar
çok şarkıya ihtiyacım var
Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar
Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler
Bir gün onları kaybederler
Böyle bir şey yani ahbap
Çok acıyor. Saçlar zaman zaman
Bana neşeli şarkılar
B harfine notalardan sütyen yapan şarkılar
Bir mutfak cadısıyım şu sıralar
Çeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak
Ve seni düşünmek, mırıldanmak
Bazı büyülü yemekler yapmak
Bazı şifalı yemekler yapmak
Ve kalmak istemek ahbap...
Füsunun yeşil ela gözleri var
Ve pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var
Ve bana anne deyişi var
Benim pembe fincandan pembe kahve içişim var
Bu kahveleri seviyorum ahbap
İçimi pembe bulutlar kaplıyor
Şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum.
Sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar...
Şeker donup yapışıp kalıyor bir kağıda
Acı bazen öyle yoğun, çok yoğun
Patlak gözlü bir kurbağa
tarifsiz çirkin ve kel.
Edibin kurbağası yakup benimki seyfettin
Neden bilmem işte
Nereden çıktı şimdi seyfettin
Acı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibi
Öyle kendiliğinden ya da tanrı istediğinden
Yüzüklerim yok takmıyorum
kolyelerim yok istemiyorum
Öyle çok şimşek çaktı gece
Ben sonu Z harfi olarak düşündüm
Son harf olarak
Ben Zeni düşündüm ahbap.
Doğdum, doğurdum
Bir insan nasıl büyüyor gördüm
Hayatta kalmak için
Ve hayatta kalmanın yanında
İnandım şiir bir gevezelikti
Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda
Satırlar artık bomboş
Karnımda hissiz bir şiir var
İçimde durmadan bölünen şiirler
Birlikte yok olacağımız şiirler
Birlikte unutulacağımız şiirler
Hiç borcu olmamış şiirler
Ve bu yüzden çok acıyan şiirler
Acı aniden diner yağmurun dindiği gibi
Bazen sadece tanrı öyle istediğinden
Sadece bir mağarada resim çizerim belki
Rüyaların büyük harfle başladığı bir ülkede
Üstümden kaldırılmış bir ölü var
Ahbap senin istediğin o mu?
(Sayfa 109-116)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu