Küçük Mucizeler Dükkanı, Debbie Macomber



“Kanserle mücadelemin ikisinden sağ çıktım. Ama artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum.”
s. 7

“Çünkü ne kadar çaba sarf edersem edeyim hayatımın ellerimin ucundan kayıp gittiğini biliyordum.”
s. 12

“Çektiğim acıların karşılıklarının olduğunu öğrendim.”
s. 13

“Bir zamanlar babama, Tanrı'nın neden bize yarınların neler getireceği söylemediğini sormuştum. O da geleceği bilmemenin aslında bir lütuf olduğunu, neler yaşayacağımızı önceden bilirsek hayatlarımızı ve mutluluklarımızı hak etmediğimize inanmayacağımızı söylemişti.”
s. 19

Arkadaşı sınırlarda yaşıyordu. Kızın uçurumdan aşağı düşmesine az kalmıştı. Alix'in en büyük korkusu, Laurel'in giderken onu da yanında götürmesiydi.
s. 50

“Bir ilişkiye başlamama engel olacak hiçbir şey yoktu. Aslında tek bir şey vardı. O da korkularımdı. Doğrusu aşık olma riskini göze alamıyordum. Başlayacağım ilişkinin günün birinde bitebilecek olma ihtimaline esir etmiştim kendimi.”
s. 58

“Şimdilik şükredebileceğim çok şey var ve ben kendi iyiliğimi düşünerek onlara odaklanmayı seçiyorum.”
s. 58

"Hayatını yaşa, Lydia. Dışarı çıkıp dünyayı keşfet. Yüzüne kırışıklıklar dolmadan ya da ölüm kapını çalmadan hayatın tadını çıkar."
s. 115

“Ona yeterince ilgi göstermedim. Onu ne kadar çok sevdiğimi ancak iş işten geçtikten sonra anladım.”
s. 118

Peşine takılan seslerin yabancısı değildi. Ona duymayı istemediği şeyleri bağırarak söyleyen bu çirkin, olumsuz seslerden bıkmıştı.
s. 122

Yüzüne bakıp pis pis sırıtıyorlar, ona bitik bir insan olduğunu söylüyorlardı. Ne yaparsa yapsın, ne kadar çaba sarf ederse etsin başarılı olamıyordu. Lanetlenmişti. Bu onun kaderiydi.
s.122

“Otuz yaşında bir kadın olabilirim ama kız çocuklarının annelerine olan ihtiyacının hiçbir zaman sonlanmayacağını biliyorum.”
s. 130

Reese'ye aşık olmuştu ama evlenilecek doğru kişiyi bulmak için çok daha fazlası gerekirdi.
s. 138

Anne babaların hatasının bedelini çocukların çekmemesi gerekir.
s. 183

Espri anlayışı olmadan dünyaya gelen ruhsuz kadınlardan biriydi.
s. 213

“Onu önemsiyorum, ayrıca ondan hoşlanıyorum da. Ama onu sevdiğimi sanmıyorum.”
s. 234

"Sana geleceğin neler getireceğini söyleyemem ama ne olursa olsun burada senin yanında olacağımıza söz verebilirim."
s. 239

“Belki de kanserden daha büyük sorunlarım vardı. Şu dünyada bana sevgisini göstermeye gelen iki kişiyi hayatımdan atmıştım.”
s. 239

Jordan'ın sözleri Alix'in duyduğu tüm şarkılardan daha güzeldi.
s. 242

Örgü örecek kadar sabrı olmadığını söyleyenler örgü örerek hayatlarında en büyük değişimi tadacak olanlardır.
s. 249

“Ancak ne yarınımın ne gelecek günlerimin bir garantisi var.”
s. 256

“Bir sandalda güneşin batışını izlediğimizi gözlerimin önüne getiremiyorum.”
s. 272

Kalbinin göğsünden söküldüğünü hissediyordu. Bir daha mutluluğu, iyiliği ya da güzel hiçbir duyguyu hissedemeyecekti. Geleceği kararmış, umutları sönmüştü...
s.311

Parasızlık canını sıkmıyordu, çünkü sevdiği işi yapıyordu.
s. 311

"Eskilerin dediği gibi; zaman her şeyin ilacıdır."
s. 327

“Tam da hayatta gerçek bir şans elde ettiğimi hissetmeye başlamışken her şey bir kez daha elimden alınıyordu.”
s. 331

Ciğerini parçalayan bu acının zamanla azalacağını ümit ediyordu. Ancak bir hafta geçmesine rağmen içindeki acı ve boşluk hissi hiç değişmemiş, tam tersine daha da artmıştı.
s. 333

Yorgun olsa da zihni o bebekle ilgili düşüncelerle doluydu. Evlat edinmenin hayatlarına neler katacağını düşünüyordu. Eski bir söz her şeyi açıklıyordu: Tanrı bir kapıyı kapatırken diğerini açar. Şimdi Tanrı ikinci kapıyı onlar için ardına kadar açmıştı. Carol, değişim rüzgarlarını hissetmek için o kapının önünde bir süreliğine durmalıydı. En sonunda başından beri olması gereken şeyin ne olduğunu anlamıştı.
s. 338

“Neye ihtiyacınız var?”
“Huzura... Sessizliğe ihtiyacım var ama bu insanlar yanımdan gitmek istemiyor.”
s. 355

“Neler istediğimi ya da nelere ihtiyaç duyduğumu da önemsemiyorlardı.”
s. 355

“Ah şu kadınlar… Onlarla yaşamak da, onları anlamak da zor ama öyle ya da böyle hayatı ilginçleştirmeyi başarıyorlar, değil mi?”
s. 360

Kalp dile gelince insanın yapacak çok bir şeyi kalmıyor.
s. 371

“Seninle tanıştığımdan beri kendimi mutlu hissediyorum.”
s. 415

“Mutlu olmaya alışık değilim, mutluyken ne yapacağımı da bilmiyorum.”
s. 415

“Nefes almakta güçlük çekiyordum. Ayrıca sessizlik de başa çıkılamayacak bir boyuta ulaşmıştı.”
s. 415

“Ölümün bana hayatı öğretmesi ne tuhaf!”
s. 437

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu