Ana içeriğe atla

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9

“Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18

Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19

Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24

Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25

Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32

Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35

“Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37

Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin? s. 44

Freud'un dediği gibi "güç ve iktidar, güç ve güçsüz ilişkisi" bunlar. Neden çocuklar tercih ediliyor? Çünkü onları susturmak daha kolay. s. 79

Ya pişmanım derler ya da hatırlamıyorum. s. 86

“Çocuklarınızın söylemediği sözlere karşı duyarlı olun.” s. 93

Mum olabilmek için önce yanmak lazım değil mi? s. 118

Zamanında tecelli etmeyen adaletin, adalet olamayacağını düşünüyorum şahsen. s. 119

Bir toplumun Müslüman olması o toplumda cinayet, hırsızlık, dolandırıcılık gibi hiçbir suç işlenmediğini göstermez. Bu hüküm ensest meselesi için de geçerlidir. Kısacası, insan varsa, orada her şey olabilir ve iyi ya da kötü her türlü tecrübe yaşanabilir. s. 140

Çocuğun çizdiği resimler her şeyi anlatır. s.148

“…Çünkü var olan yapı, kadına iyi gözle bakmıyor. Teca­vüzün üstü örtülüyor. Yargı kanıt istiyor! Ensestin, tecavüzün ka­nıtı mı olur?” s. 179

“Dr. Esin, Sosyal Hizmetler’in yeterli olmadığını ama geliştiril­mesi için hükümetten umudu olmadığını da belirtiyor. “Çünkü kü­çücük çocuğun, bu tecavüzde rızası var mıydı yok muydu diye tartışan bir meclisten bahsediyoruz. Rıza bulup 12 yaşından büyük çocukların tecavüzcüyle evlendirilmesini yasalaştırmaya çalışan bir TBMM bu. Dediğim gibi ‘helal tecavüz’ derdindeler” diyor.” s. 215

"... zaten, insanlar, hem ben kö­tü olmayayım hem de bu adamın nasıl bir adam olduğunu bilsinler ve ben görevimi yapmış olayım diye uyarırlar ama ortaya çıkmasını da istemezler. Gerekirse adam ölsün ama yine de bu ortaya çıkmasın. Çocuk da ölebilir, kadın da ölebilir, herkes ölsün, yeter ki ortaya çıkmasın." s. 240

Hiçbiri susmadı ama herkes sağırdı. s. 257

Keşke acılar da, suçlar ve cezalar gibi zamanaşımına uğrasaydı. s. 265

- Vicdanı sızlar gibi değildi yani?

+Hayır. Savunma mekanizmasını öyle güzel kullanıyor ki. Be­nimle olmasa başkasıyla olacaktı diyebilecek kadar kullanmadığı bir vicdan. “Ben yabancı değilim, babasıyım, ne var?” s. 285

Peki insanlık bu muydu? Aynı anneden doğmuş, aynı ekmekten yemiş, aynı sokakta düşüp ayağa kalkmışlardı. Ama o gün orada Ferit sanki hiç Güldünya’nın karde­şi olmamış gibiydi. s. 300

En yakınlarından gördüklerinden sonra insanlığa güvenin kalmadan yaşıyorsun. Selam veremiyorsun, yanına gelen insandan korkuyorsun. s. 326

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö