İnsanın Acısını İnsan Alır, Şükrü Erbaş

Burada mutluluk kişiliksiz bir duyguyken, uzaklarda acı bile yaşama bağlıyordu insanı. Durduğu yerde değersiz bir bütün olarak kalmaktansa, parçalana parçalana gitmenin büyük doğruluğuna inandırmıştı kendini. s. 10

Kimsenin sesinde bulut yok, kanat yok, rüzgâr yok; bir hızar sesiyle konuşuyor artık herkes. Kalbinle donattın önce gövdemi, sonra aşkın nasıl bir yoksulluğa dönüştüğünü gösterdin. Sevinçler bitti, kapı zilleri bitti. Ne bir yere giden var, ne gelenlerin yüzünde bir iyilik. Senden başka anısı yok döndüğün yerlerin. Tükeniş, kendini yokluğunla tanımlıyor. s. 14

Kâküllerine düşen çiy tanelerini topladım sabaha karşı. Doğan günden kırmızılar sürdüm yanağına. Saçının telinden tırnağının ucuna dek öptüm incelikle. Sonra alıp yanlızğımı yanıma, biraz daha tutkun, biraz daha iyimser, döndüm yeniden bıraktığın boşluklara. s. 15

ardımızda bıraktığımızı sandığımız, ikide bir önümüze geçen geçmişimiz. ayrılıkla beslenen göğsümüzdeki boşluk ...

'aralık kapılardaki rüzgâr'... s. 39

yaptıklarından değil, yapamadıklarından pişmanlık duymalı insan. s. 43

suyu sevmeyen insanın, rüzgârı anlamayan, gökyüzünde bir bulutu olmayan insanın gideceği uzaklık, olsa olsa kendine sızan çaresizliktir. yaşlı bir kadının hüznünü duymazsanız, bir genç kızın saçlarında çarpan kalbini nasıl göreceksiniz? s. 46

Mutluluğumuza karşı ayaklanan çoğunluk geri çekilmiş, kimse mutsuzluğumuzla ilgilenmez olmuştur. Herkes, içine gömüldüğü yaralı bir hayvanla iyileşmeye çalışmakta, dünyayı düzene koymaya devam etmektedir. Sevmek, insanın en büyük acısıdır. S. 74

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali