Yakalanan Zaman, Marcel Proust (7)

Sevdiğimiz kadın genellikle bütün ihtiyaçlarımızı karşılamaz, biz de onu sevmediğimiz bir kadınla aldatırız. s. 13 Oysa sevmenin, tıpkı masallardaki büyüler gibi bir büyü olduğunu ve büyü kaldırılıncaya kadar hiçbir şey yapılamayacağını tecrübeyle öğrenmiş olmam gerekirdi –tecrübeyle öğrenmek mümkünse eğer. s. 16 Tıpkı ölüm döşeğindeki adamın işinin bittiğini hissetmesi gibi, bir ordu da galibiyetini içinde hisseder. s. 60 Kaderimiz bazen beklediğimizden farklı olabilir. s. 69 Keder kalpte taşınır. s. 79 Ama sence, yıldızlarla bütünleşmişken, saldırıya geçmek veya tehlikenin geçtiği sinyalinin ardından yere inmek için tekrar ayrıldıkları kıyamet ânı, yıldızlar bile yörüngelerinden çıkmışken daha da güzel değil mi? s. 84 Tanrı'nın işlerine akıl sır ermez. Bazen, bir salihin üstünlüğünün sarsılmasını engellemek için sıradan bir insanın kusurunu kullanır. s. 143 Bir mala bağlılık, malın sahibine daima ölüm getirir. Sahip olduğumuz bilinç, çağımıza has değil, her çağda mevcuttu. s. 146 Hayatım boyunca kim bilir kaç kez, gerçeklik beni hayal kırıklığına uğratmıştı, çünkü onu algıladığım anda, güzelliğin tadına varabilecek tek organ olan hayal gücüm, sadede karşımızda bulunmayan şeyi hayal edebilmemizi öngören zorunlu kural gereği, ona yoğunlaşamamıştı. s. 165 Sevdiğimiz insanlar, her zaman açıkça seçemesek de peşinde koştuğumuz bir hayali özlerinde barındırırlar. s. 185 Çünkü gerçek kitaplar aydınlığın ve sohbetin değil, karanlığın ve sessizliğin ürünü olmalıdır. s. 189 Tekrar tekrar La Bruyere'in şu cümlesini okur: “İnsanlar çoğunlukla sevmek ister, ama bunu nasıl yapacaklarını bilmezler; yenilgi peşinde koşar, ama bulamazlar; deyim yerindeyse, özgürlüğe mecbur olurlar." s. 200 Ayrıca, aşkta bile, iki kişinin birbirlerine ilişkin hatıraları ortak değildir. s. 278 Çünkü hiçbirimiz kendi görüntümüzü, kendi yaşımızı görmeyip, hepimiz karşımızda bir ayna varmışçasına, karşımızdakini görüyorduk. Hiç şüphe yok ki, birçok insan, yaşlandığını keşfettiğinde benim kadar üzülmüyordu. Ama her şeyden önce, yaşlılık da ölüm gibidir. Bazıları ikisine de kayıtsız kalır; diğerlerinden daha cesur oldukları için değil, hayalgüçleri daha zayıf olduğu için. s. 297 Hayat hiç durmadan insanlar arasında, olaylar arasında yeni bağlar kurar, bu bağları birbiriyle kesiştirir, ikiye katlayıp örgüyü sağlamlaştırır ve sonuçta, geçmişimizin en uzak noktasıyla diğer bütün noktalar arasında zengin bir hatıralar örgüsü örerek sonsuz bağlantı imkanları sunar. s. 309 Eserimi tamamlayacak vakti bulabilirsem, her şeyden önce insanları birer hilkat garibesine benzetme pahasına da olsa, mekânda kapladıkları kısıtlı yere karşılık, Zaman içinde çok büyük, ölçüsüzce uzatılmış bir yer kaplayan varlıklar olarak tasvir edecektim kesinlikle, çünkü insanlar, yıllara dalmış devler misali, yaşamış oldukları, sayısız günden oluşan, birbirinden uzak dönemlerin hepsine aynı anda değerler. s. 326 Çoğu zaman bir insandan bize kalan tek şey, üstelik ölümünden de önce, henüz hayattayken, bir isimdir sadece. s. 344 İnsanlara verilmiş olan iç saatlerin ayarı birbirini tutmaz. Biri dinlenme saatini gösterirken, öteki çalışma saatini gösterir; yargıcınki ceza saatini haber verdiğinde, suçlunun pişmanlık ve kefaret saati çoktan çalmıştır. s. 369


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali