Albertine Kayıp, Marcel Proust (6)
(...) sağlıkları yerindeyken ölümü düşünen kişiler
de, ölümden korkmadıklarını zannederler, aslında yaptıkları, ölümün
yaklaşmasıyla değişecek olan bir sağlık halinin ortasına, tamamen olumsuz
bir düşünceyi sokmaktır. s. 11
Hayalgücü, bilinmedik bir durumu canlandırmak için, bildik
unsurlardan yararlanır ve bu yüzden de, bilinmedik durumu canlandıramaz. Ama
duyarlılık, en fiziksel şekliyle bile, yeni olayın uzun süre silinmeyen,
özgün imzasını, çatallı bir yıldırım çizgisi misali taşır. s. 12
Dışarıdan dayatılan manevi bir darbenin uzantısı olan acı, şekil değiştirmek ister; planlar yapıp bilgi toplamaya çalışarak onu buharlaştıracağımızı umut ederiz; sayısız başkalaşım evresinden geçmesini dileriz, çünkü bu, acıyı olduğu gibi korumak kadar cesaret gerektirmez; acımızla birlikte uzandığımız yatak bize daracık, sert, soğuk gelir. s. 17
Bir bakış bakar, kaybolur bütün acılar. s. 24
Uyanır uyanmaz,
kederim uykuya dalmadan önce bir ara kapattığım, ama akşama kadar önümde açık
duracak bir kitap gibi, kaldığım yerden devam ediyordu. s. 37
Entelektüel düzey soyluluktan bağımsızdır. s. 40
Her şey bir zamanlama meselesidir. s. 43
Havadaki
değişiklikler içimizde de değişikliğe yol açar, unutulmuş benliklerini
uyandırır, alışkanlığın uyuşukluğunu bozar, kimi hatıraları ve acıları
güçlendirir. s. 77
Bir başka insanla ilişkilerimizde en önemli hata kaynakları,
iyi kalpli olmak veya o insanı sevmektir. Bir tebessüm, bir bakış, bir omuz
yüzünden âşık oluruz. Bu kadarı yeterlidir; sonra, umut veya hüzün dolu saatler
boyunca bir insan imal eder, bir kişilik yaratırız. Ve ardından, âşık olduğumuz
kişiyle görüştüğümüzde, karşımıza ne kadar acımasız gerçekler çıkarsa çıksın, o
bakışın, o omzun sahibinden bu iyi yürekli mizacı, bizi seven kadın kişiliğini
bir türlü ayıramayız; gençliğinden beri tanıdığımız bir insan yaşlandığında,
gençliğini ondan ayıramayışımız gibi. s. 115
Bir acı sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez. s. 120
Eskiden var olan, hatırladığımız kişinin artık var
olmadığını, şimdi var olan kişinin de bizim tanımadığımız biri olduğunu
kabullenmektir; neredeyse ölüm kadar anlaşılmaz bir muammaya kafa yormak
demektir ve zaten bu ölümün önsözü, habercisi gibidir. s. 226
Hayat hiç durmadan insanlar arasında, olaylar arasında yeni
bağlar kurar, bu bağları birbiriyle kesiştirir, ikiye katlayıp örgüyü
sağlamlaştırır ve sonuçta, geçmişimizin en uzak noktasıyla diğer bütün noktalar
arasında zengin bir hatıralar örgüsü örerek sonsuz bağlantı imkanları sunar. s.
309
(…) insanları değiştiren zaman, onların içimizde sakladığımız suretlerini değiştirmez. s. 370