Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Marcel Proust (2)
Eskiye dayanan fikirlerimiz gözlerimizi de, kulaklarımızı da tıkar. s. 8
Ne var ki, bir şeyin gerçekliğine inandığımızda, onu görebilmek için yapay bir vasıta kullanmak, yakınımızda hissetmekle bir değildir. s. 24
Birincisi, ben her gün kendini henüz el değmemiş, ancak ertesi sabah başlayacak olan hayatımın eşiğinde sayarken, hayatımın aslında başlamış olduğu, daha da önemlisi, bundan sonraki kısmının, öncekinden pek farklı olmayacağıydı. Aslında birinci şüphenin başka şekli olan ikinci şüphe ise, zaman'ın dışında yer almadığım, onun yasalarına tabi olduğum şüphesiydi. s. 56
Sadece gülümsemesini hatırlıyordum. Hatırlamak için gösterdiğim her türlü gayrete rağmen, bu sevgili yüzü tekrar göremiyor. s. 60
Hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. s. 69
İnsan ezelden beri sevdiği birini nasıl unutur? s. 101
Başkalarının ne düşündüğünden bana ne? Duygulara ilişkin konularda başkalarıyla ilgilenmek bence çok abes. İnsan kendisi için hisseder, elalem için değil. s. 116
İnsan her söylediğini kendi icat etmez, özellikle de sosyal bir rolü yerine getirdiği anlarda. s. 133
Artık günden güne geciktirdiğimiz şey, ayrılığın sebep olduğu dayanılmaz iç daralmasının sona ermesi değil, çıkışı olmayan heyecanların korkulan tekrarıdır. s. 177
Hayatımızı bir insana göre kurarız; artık onu hayatımıza kabul edebileceğimiz an geldiğinde, o insan gelmez. s. 188
Bugün bize en çok mutluluk veren şeyin, sevdiklerimizle görüşüp konuşma imkanının elimizden alınacağı bir gelecek korkusunu dağıtmayan, aksine artıran bir şey daha vardır: Bize şu anda daha da zalim gelen bir azabın bu mahrumiyetin acısına ekleneceği düşüncesi. s. 223
Bütün bu insanlara benzemekten çok uzak oluşum, huzurum açısından büyük bir mahzurdu. s. 232
Kimi fiziksel ve ruhsal özellikler, bir tür mıknatıslanmayla birbirlerini öyle çekerler ve ayrılmaz biçimde bütünleşirler ki. s. 234
Bir geminin yaklaşır gibi olup durmadan yanından geçtiği bir kazazede misali, yalnızlığımla baş başa kaldım. s. 236
Onun talihsizliği, iğrenç bir çağda yaşamasıydı. s. 278
Bir gün kırılıp düşüncelerimin temelli kaçıp gitmesine yol açacak olan boş kafamın belirli ve hâlâ biraz ağrıyan noktalarından düşüncelerim bir kez daha yerlerini almışlar, o güne dek maalesef yararlanamadıkları varlıklarına kavuşmuşlardı. s. 355