Kıskançlık, Marcel Proust


Ben ki tek bir bedende birçok Albertine’i tanıdığım halde sanki yanı başıma uzanmış daha ne Albertine’ler görürdüm.
Hiç görmediğim şekilde kavislenen kaşları, göz çukurlarını bir masal kuşunun müşfik yuvası gibi çevrelerdi. Yüzünde soylar soplar günahlar dinlenirdi. Başını her çevirişinde, çoğunu benim tahayyül edemeyeceğim, yepyeni kadınlar yaratırdı kendinden. Bana öyle gelirdi ki bir değil, sayısız genç kıza sahibim. s. 13

İnsan minik kuşunun adımlarını bin kişinin içinden seçmez olur mu? s. 20

Kalıcı mutluluğa inananların gamsızlığı içindeydim. s. 23

İnsan yeni bir ülkeye ayak basar basmaz da çalışmaya koyulamaz ki, koşullara uyum sağlaması gerekir önce. Benim içinse her gün başka bir ülkeydi. Bizzat kendi tembelliğim bile kılıktan kılığa bürünürken nasıl teşhis edebilirdim ki onu? s. 25


Nitekim aşk deva bulmaz bir hastalıktır, tıpkı romatizma ataklarının ancak yerini migren nöbetlerine bırakmak üzere biraz soluk aldırdığı şu müzmin hastaların haline benzer. s. 29

Gariptir ki ilk aşk, yüreğimizde bıraktığı kırgınlıklarla sonraki aşkların yolunu açsa da belirtilerin ve çekilen acıların özdeşliği üzerinden olsun, bunlara bir çare bulma imkânı sunmaz bize. s. 43

Saçma sapan izler peşinde değerli zamanlar yitirirken hiç farkına varmadan gerçeği ıskalarız. s. 47

Kıskançlık bir türlü kovulamayan, türlü türlü biçimlerde hortlayan bir iblistir ayrıca. s. 51

Öyle hassas insanlar vardır ki kendi tuttuğu yaşları başkasının gözlerinde görünce çıldırır. s. 57

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali