Ana içeriğe atla

Damızlık Kızın Öyküsü, Margaret Atwood

Yeni bir evin eşliği yalnızlık doludur. s. 27

Düşünmeye katlanılmayacak birçok şey var. Düşünmek şansını zorlayabilir insanın, oysa benim amacım dayanmak. s. 30

Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir. s. 37

Alçakgönüllülük görünmezliktir. s. 56

Sınırları koymak, sizin sorumluluğunuzdur. s. 73

Hiçbir şey bir anda değişmez. Derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz. s. 87

Ne mutlu yaslı olanlara, çünkü onlar teselli edilecekler. s. 125

Hiç kimse seks yoksunluğundan ölmez, aşkın yokluğudur bizi öldüren. s. 141

Risk ne kadar büyükse, zafer de o kadar büyüktür. s. 154

“Bir şey, diyor, sadece nadir bulunur ve ulaşılması güçse değerlidir. Sizin değerli olmanızı istiyoruz, kızlar. İnci olduğunuzu düşünün.” s. 155

Acı insanda iz bırakır, ama görülmeyecek kadar derinde. s. 168

Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu. s. 173

Affetmenin de bir güç olduğunu unutmayın. s. 180

Kitaplar, kitaplar ve kitaplar, tamamen açıkta, ne kilit ne kutu. Buraya giremeyişimiz şaşırtıcı değil. Yasak olanın vahası burası. s. 184

Sanki şöyle söylüyorlardı: Susturulanlar duyulmak için yaygara koparacaklardır, sessizce de olsa. s. 192

Kimilerimiz, […] eski şeylere değer veriyoruz hâlâ. s. 207

Bir fare de istediği yere gitmekte özgürdür, labirentin içinde kaldığı sürece. s. 217

Duygularını dizginleyemezsin, ama davranışlarını kontrol edebilirsin. Söylemesi kolay tabii. Bağlam her şeydir; yoksa olgunluk mu? Biri ya da diğeri. s. 240

İşte, yaptıkları şeylerden biri bu. Seni öldürmeye zorluyorlar, kendi içinde. s. 251

Daha iyi asla herkes için daha iyi demek değildir, diyor. Kimileri için daha kötü demektir; her zaman. s. 262

Gerçekten değiyor muydu, âşık olmaya? s. 283

Cahil olmayı isterdim. Böylece ne kadar cahil olduğumu bilmezdim. s. 326

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Duygular Sözlüğü, Tiffany Watt Smith

“Bulutlara bakın, bir duygunun her şeyin rengini bir anlığına değiştirdiğini görebilirsiniz, birden gökyüzü kendini yeniliyor ve o renk kayboluyor. Kendi duygusal hava durumumuzu tanımak ve isimlendirmek en az bunun kadar garip bir iş.” s. 14 “Bazı duygular gerçekten dünyayı tek bir renge boyayabiliyor, araba kaydığında hissedilen dehşet ya da aşık olmanın getirdiği öfori mesela. Bazı duyguları ise bulutlar gibi, yakalaması epey zor.” s. 14 “Bazen duygular bize değil de biz duygulara aitmişiz gibi geliyor.” s. 15 “Duygulara öncelikle ve esas olarak birer biyolojik gerçekmiş gibi yaklaşmak bir duygunun gerçekte ne olduğunun yanlış anlaşılmasına yol açıyor.” s. 15 “Duyguların bastırılabilir ya da birikip dışa vurulabilir şeyler olduğunu Freud’un çalışmaları üzerinden düşünebilmeye başladık. Özellikle de çocukluk korkuları ya da   arzuları olmak üzere bazı duygular da zihinlerimizin en derinlerine çöküp saklanabiliyor ve ancak yıllar sonra rüyalarda ya da karşı koyulmayan istekler