Lolita, Vladimir Nabokov
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta" s. 7
Bütün günlerim bir kaya parçası üzerinde oturup saydam bir gökyüzünü seyretmekle geçtiğinden olacak, benliğime garip bir biçimde ilgisiz kalmıştım. s. 45
İnsanın uyumsuz anları büyümenin bir parçasıdır. s. 64
Karım, geçmişim konusunda amansız, doymak bilmez bir merak besliyordu. Geçmişte ki bütün aşklarımı bir bir anlatayım, anlatırken de sövüp sayayım, üzerlerinde tepineyim, yerlere kapanıp hepsini sonsuza kadar reddedeyim, böylece geçmişimi tuzla buz edeyim istiyordu. s. 92
İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez; ama kader işleyebilir. s. 98
Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız. s. 121
Zaman hayallerimizden çok daha çabuk yol alır. s. 128
Ne var ki düne sırtımızı çeviriyor bugüne bakıyoruz. s. 205
Sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında da yaşıyoruz. Ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır. s. 206
Unutmayınız ki tabanca Freud'a göre dünya yüzündeki ilk babamızın belden aşağısının ortasına düşen organının simgesidir. s. 250
Yalnızlık yozlaştırıyordu beni. dostluğa, üzerime titreyen birine gerek duyuyordum. kalbime güven olmazdı, ne yapacağı bilinmez bir organdı. s. 297
Ona baktım, baktım, şu an, öleceğimi nasıl biliyorsam, o anda da onu bu dünyada görüp görebileceğim ya da başka bir dünyada bulmayı umut edebileceğim her şeyden çok daha fazla sevdiğimi biliyordum. s. 319
"Lolita" dedim. "Ne yeri ne zamanı belki ama, bir şey söylemek istiyorum. Hayat çok kısa. Buradan şu külüstür arabaya kadar yirmi, yirmi beş adımlık bir uzaklık var. Kısacık bir yol. Gel, o yirmi beş adımı at. Şimdi. Hemen şimdi. Olduğun gibi gel. Sonsuza kadar mutlu yaşayalım." s. 320
Gene ağlamaya başlamıştım, boş yere yaşanmış bir geçmişin sarhoşuydum. s. 325
Vergi biz ölümlülerin ahlâk bilincidir. s. 326
Biliyor musun, ölmenin en korkunç yanı insanın bütün bütüne tek başına olması. s. 327