Ana içeriğe atla

Lolita, Vladimir Nabokov

"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta" s. 7

Sabahları ayağında çorabının teki, bir elli boyu Lo idi. Ayağında bol gündelik pantolonu ile Lola. Okulda Dolly. Kayıtlardaki noktalı çizgilerde Dolores. Ama benim kollarımda hep LOLİTA idi. s. 11

İki çeşit görsel hatırlama vardır: Biri aklınızın laboratuvarında bir görüntüyü ustalıkla yeniden kurduğunuz zamanki hatırlama öteki ise gözlerinizi kapadığınızda, gözkapaklarınızın iç tarafında sevilmiş bir yüzün eksiksiz optik izdüşümünü, tüm doğal renkleri içinde küçük bir hayaleti hemen çağrıştırıverdiğiniz hatırlama. s. 14

Bir sorun daha vardı; evliliğimin kadifemsi huzurunda güve yenikleri belirmeye başlamıştı. s. 32

Ah Lolita, sözcüklerinden başka oynayacak şeyim kalmadı artık. s. 38

Bütün günlerim bir kaya parçası üzerinde oturup saydam bir gökyüzünü seyretmekle geçtiğinden olacak, benliğime garip bir biçimde ilgisiz kalmıştım. s. 45

İnsanın uyumsuz anları büyümenin bir parçasıdır. s. 64

Karım, geçmişim konusunda amansız, doymak bilmez bir merak besliyordu. Geçmişte ki bütün aşklarımı bir bir anlatayım, anlatırken de sövüp sayayım, üzerlerinde tepineyim, yerlere kapanıp hepsini sonsuza kadar reddedeyim, böylece geçmişimi tuzla buz edeyim istiyordu. s. 92

İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez; ama kader işleyebilir. s. 98

Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız. s. 121

Zaman hayallerimizden çok daha çabuk yol alır. s. 128

Ne var ki düne sırtımızı çeviriyor bugüne bakıyoruz. s. 205

Sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında da yaşıyoruz. Ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır. s. 206

Unutmayınız ki tabanca Freud'a göre dünya yüzündeki ilk babamızın belden aşağısının ortasına düşen organının simgesidir. s. 250

Yalnızlık yozlaştırıyordu beni. dostluğa, üzerime titreyen birine gerek duyuyordum. kalbime güven olmazdı, ne yapacağı bilinmez bir organdı. s. 297

Ona baktım, baktım, şu an, öleceğimi nasıl biliyorsam, o anda da onu bu dünyada görüp görebileceğim ya da başka bir dünyada bulmayı umut edebileceğim her şeyden çok daha fazla sevdiğimi biliyordum. s. 319

"Lolita" dedim. "Ne yeri ne zamanı belki ama, bir şey söylemek istiyorum. Hayat çok kısa. Buradan şu külüstür arabaya kadar yirmi, yirmi beş adımlık bir uzaklık var. Kısacık bir yol. Gel, o yirmi beş adımı at. Şimdi. Hemen şimdi. Olduğun gibi gel. Sonsuza kadar mutlu yaşayalım." s. 320

Gene ağlamaya başlamıştım, boş yere yaşanmış bir geçmişin sarhoşuydum. s. 325 

Vergi biz ölümlülerin ahlâk bilincidir. s. 326

Biliyor musun, ölmenin en korkunç yanı insanın bütün bütüne tek başına olması. s. 327

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin