Ana içeriğe atla

İnsan Olmak Üzerine, Erich Fromm

İlkel insan yırtıcı hayvandır, yamyamdır, putperesttir; ama aynı zamanda da akıl, sevgi, adalet yeteneği olan varlıktır. s. 8

Modern insan yapayalnız ve kaygılıdır. Özgürdür ama bu özgürlükten korkmaktadır. s. 19

Modern insan bir birey olmayı umut etmiştir; gerçek ise oraya buraya çarpıp duran kaygılı bir atom olup çıkmıştır. s. 19

Kişi bir nesne haline geldiği zaman, fizyolojik açıdan hâlâ yaşıyor olsa bile, ölüdür. s. 20

Modern insan, kendi elleriyle yaptığı şeylerin denetimi altındadır. Kendisi bir şey haline gelir. Bir hiçtir, yine de kendisini devletle, üretimle, şirketle bütün hissettiği zaman, büyüklük duygusuna kapılır. s. 23

Gerçekte kral çıplaktır, ama küçük oğlan dışındaki herkes harika giysiler gördüğüne inanmaktadır. s. 24

On dokuzuncu yüzyılda, “Tanrı öldü” denilebilirdi. Yirminci yüzyılda ise insanın öldüğünü söylemek gerekir. Günümüzde şu özdeyiş kulağa doğru geliyor: “ İnsan öldü, yaşasın nesne! s. 25

Kendi içlerinde bir merkezden, bir kimlik duygusundan yoksunlar. Bu yüzden acı çekiyorlar ve kendilerini, kimliklerini ve yaşamın anlamını sorguluyorlar. s. 40

Her bir birey tüm insanlığın taşıyıcısıdır ve insanın görevi, kendisinin içinde insanlığı açıp geliştirmektir. s. 70

İnanıyorum ki, sevgi, insanın 'gelişim' kapılarını açan asıl anahtardır. s. 109

Toplumların çoğunun ayırt edici nitelikleri olan gurur ve onur, insanın bir metaya dönüştüğü burjuva sınıfında ister istemez yok olup gider. Her metanın bir fiyatı vardır, ama gururu yoktur. s. 117

Tanrıyı bir varlık olarak nitelemek, güneşin soluk ya da siyah olduğunu söylemeye kalkışmak kadar anlamsızdır. Eğer kavrayabileceğim bir Tanrım olsaydı, onu asla tanrım olarak tanımazdım. Bu yüzden, susun, onun hakkında atıp tutmayın, onu sıfatlardan ve niteliklerden oluşan kisvelere büründürmeyin ama onu nitelik atfetmeden, olduğu gibi, 'varlığın üstünde bir varlık' olarak, 'isimsiz Tanrılık'ın durgun çölünde varlığı aşan bir hiçlik' olarak alın. s. 135

Sevgi, insana kendi­si dışındaki nesneler dünyasına gerçekten inanmayı öğretir. s. 169

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin