Notre Dame'ın Kamburu, Victor Hugo


Ara sıra dudaklarında bir gülümseme ve iç çekiş çakışıyor, ama gülümsemesinin iç çekişinden daha kederli olduğu anlaşılıyordu. s. 65

- Ya aşk?
- Ah aşk! dedi Esmeralda, sesi titriyor, gözleri ışıldıyordu. İki sevgilinin bir bedende bir araya gelmesi. Bir melekte bütünleşen bir erkek ve bir kadın. Cennetin ta kendisi! s. 106

"Tempus edax, homo edacior; bu deyişi tüm kalbimle şöyle çevirebilirim: Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır." s. 113

Halk söküp almadıkça kral ayrıcalıklarından vazgeçmez. s. 126

Aşk iki iken bir olmaktır. Bir erkek ve bir kadının birbirine karışıp bir meleğe dönüşmesi... Aşk, cennet demektir. s. 137

İnsanın sevgiye ihtiyaç duyduğunu, şefkatsiz ve aşksız bir yaşamın boş, yaygaracı ve yürek parçalayıcı bir çark düzeni olduğunu fark etti. s. 156

Oysa onu sağır eden de bu çanlardı; ama analar çoğu kez, kendilerini en fazla üzen evlatlarını daha çok sever. s. 205

Bu çağ acımasızdır. s. 246

Kadınların içgüdüleri erkeklerin zekâsından daha çabuk harekete geçip tepki verir. s. 262

Hayatını geçirmek yetmiyor, hayatını kazanmak gerekiyor. s. 274

İnsan insanın canavarıdır. s. 286

Demek insanın kendini zayıf hissetmesi ve çılgına dönmesi için sefil bir düşünce yeterli olabiliyor! s. 288

Kadınların saygı gördükleri yerde, ilahi güçler mutludur; kadınların hor görüldükleri yerde, Tanrı’ya dua etmek bir işe yaramaz. s. 288

Çünkü sevgi denen şey, bir ağaca benzer. Kendiliğinden yetişiverir, köklerini bütün benliğimize salar. Anlaşılmaz yani şudur ki, bu sevgi ne kadar körse, o kadar da inatçıdır. Akıl, bilinç gibi şeylere sahip olmadığında da inadına güçlenip sağlamlaşır. s. 325

Bilirsiniz, ruhu mahveden daima bedendir. s. 342

Gündüz herkesindir. Beni neden hep geceye mahkûm ediyorlar? s. 350

Çocuğunu kaybeden bir anne için yaşanan her yeni gün ilk gün gibidir. Bu acı hiç yaşlanmaz. Yas giysileri yıpranıp ağarsa da, yürek hep karanlıkta kalır. s. 364

Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur. İnsan yüreği bu uçlardan birinde uzun süre kalamaz. s. 404

Çünkü aşk bir ağaç gibidir: Kendiliğinden yetişir, kökleriyle tüm benliğimizin derinliklerini sarar ve yıkıntı halindeki bir yürekte yeşermeye devam eder. Bu tutkunun ne kadar körse, o kadar inatçı oluşunu açıklamak mümkün değildir. Kendi içinde tutarlı olmadığında daha da güçlüdür. s. 404

İnsan yüreği umutsuzluğa ancak belli ölçüde katlanabilir. s. 415

Yunanlar gördükleri çeşme kadar, Persler gördükleri yıldız kadar tanrıları olduğunu sanıyorlardı, Fransızlar da gördükleri darağacı kadar kralları olduğunu düşünüyorlar. s. 480

Şiddet ruhları ürkütmekten başka bir işe yaramaz; poyrazın sert esintilerinin gücü yoldan geçenlerin paltolarını çıkarmaya yetmez, oysa ışınlarını yavaş yavaş gönderen güneş onları bir gömlekle bırakacak ölçüde ısıtır. s. 484

İnsan yüreği ancak belli bir miktar umutsuzluk barındırabilir. Sünger bir kez emeceğini emdi mi, üstünden deniz geçse oraya fazladan bir damla su bile sokamaz. s. 497

İşte hayat böyle. Bizi aşağı çeken hep en yakın dostlarımız değil midir? s. 503

İnsan davranışları iki yönlüdür. Sende göklere çıkartılan bir şey için beni yerden yere vururlar. s. 506

"Kibir sizi mahvedecek ahbap. Yıkım ve utanç her zaman kibri adım adım izler." s. 586

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali