Ana içeriğe atla

Mandarinler, Simone de Beauvoir

Hep aynı yüzler, aynı mekan, aynı konuşmalar, aynı sorunlar. Her şey değiştiği oranda birbirine benziyordu. Sonunda da insan, diri diri gömülmüş hissine kapılıyordu. Dostluk, önemli tarihsel olayların heyecanı... Tüm bunlara gereken değeri vermişti. Ama şimdi, başka şeylere gereksinim duyuyordu. Öylesine şiddetli bir gereksinimdi ki, bunu anlatmayı denemek bile anlamsızdı. s. 17

Tanrıyı hiçbir zaman aramadım; benden dünyevi yaşamımı çalıyordu. s. 36

Mutluluğu tatmanın yaşı yoktur! s. 39

... yaşama, ölüme, dünyaya ve dünyanın tüm korkunçluklarına uyum sağladım. Bu, benim işte! Ben, yani hiç kimse! s. 43

Bazı şeyleri zamanında feda edersek, ileride bize acı vermelerini engellemiş oluruz. s. 53

Ben kitaplara çok değer veriyorum, belki de biraz fazla. Geçmişte kalan günlerimde onları gerçek dünyaya yeğlerdim. s. 73

Bazı insanlar vardır, onları gördüğünüz zaman kendilerine nasıl tahammül ettiklerini düşünürsünüz. s. 109

Zaten genç kızlara hiç katlanamam. Ama genç kız gibi görünen bir kadın çok çekicidir. s. 110

Birlikte sürdürülen bir yaşam, bir insanı ne kadar özgür kılıyorsa o kadar işte. Oysa benim için özgürlük, her şeyden önce yalnızlık demek. s. 124

Ah! Beni yaşamak öldürüyor. s. 170

Ne olursa olsun, insanın düşüncesini açıklaması en doğal hakkıdır. s. 200

(...) insanlar kendilerini biraz fazla ciddiye alırlar. Aslında ne davranışlarımızın ne de dünyanın pek bir ağırlığı vardır. Hafif, dayanıksız bir dünya işte. s. 224

Karşısındakini yargılamak, ihanet etmekten farksızdır. s. 334

"Fazla bir şey beklememeli," diye düşünüyordu. Azla yetinince, insan hayatın tadına daha iyi varabiliyordu. s. 365

İnsanlar değişir, inan bana! Düşünceler ve duygular da. Bunu er geç kabullenmen gerekecek. s. 408

Zenginlik her zaman ortadadır, gözler önündedir yani. Yoksulluksa daha özeldir, daha kendine dönüktür. s. 481

Zaman öldürmek gerekiyordu; evet, ama zaman da beni öldürecekti bu arada. İşte sahip olduğumuz gerçek uyum buydu! s. 535

Yanlışlarımızın bedelini her zaman ödemişizdir. Ama alacaklılar bazı kapılara hiç uğramazlarken, bazılarını iyice zorlarlar. Haksızlık bu! s. 548

Savaş ölüm gibidir ve ona hazırlıklı olmanın hiçbir anlamı yoktur. Ama uçak baş aşağı gitmeye başlayınca, dehşete kapılmış bir yolcu olmaktansa, durumu kurtarmaya çalışan bir pilot olmayı yeğlerim. s. 582

Hiç kimseyi memnun edemiyorum. Beni kınayan kınayana. s. 584

Birini mutlu edebilmek! İşte somut olan budur. Bu sağlam duyguya insan kendini tüm içtenliğiyle verseydi, karşılığını mutlaka alırdı. s. 589

Aşk gibi duygular aldatıcıdır, dostluksa yaşam gibi geçicidir. Ama nefret, birini yakaladı mı bırakmaz ve ölüm kadar kesindir. s. 619

Kimseye güven kalmadı artık. s. 620

İnsan alkolle yanlışlarını, doğrularını, nefreti, her şeyi unutabilirdi. s. 632

Zaman zaman insan kendini kaybetmeli ve tekrar arayıp bulabilmeli. Hiçbir risk almayan, hiçbir şey elde edemez. s. 686

İnsan yalan söylese de, söylemese de gerçek asla bilinemez. s. 709

İnsan sevince özgür olamaz. Ama üstünüzde hak iddia eden birini sevmekle kendine hiçbir hak tanımayan birini sevmek oldukça farklı şeylerdir. s. 715

Size sormak istediğim bir şey var: Beni tanıdığınıza hiç pişmanlık duydunuz mu? s. 715

Dünyayı fazla ciddiye alıyorsun. s. 744

Kişisel ahlaki değerler diye bir şey yoktur! s. 781

Kaderimi milyonlarca kişinin arasından sadece bir tanesine bağlamak için aklımı yitirmiş olmalıydım. s. 813

Ağlayan bir kadına ne yapılabilir ki? s. 847

Birini mutlu edebilmek! İşte somut olan budur. Bu sağlam duyguya insan kendini tüm içtenliğiyle verseydi, karşılığını mutlaka alırdı. s. 872

Savaş ölüm gibidir ve ona hazırlıklı olmanın hiçbir anlamı yoktur. Ama uçak baş aşağı gitmeye başlayınca, dehşete kapılmış bir yolcu olmaktansa, durumu kurtarmaya çalışan bir pilot olmayı yeğlerim. s. 912

Biliyor musun, cenneti düşleyip duran insanlar var ya... Ayakları bir ucundan basmaya görsün, bir anda tüm hevesleri kayboluverir. s. 916

Diğer günlerden hiçbir farkı olmayan bir gün ve görünürde gök masmavi. Ama devasa bir boşluk bu. Her şey sessizlik içinde. Belki de kalbimin sessizliği bu. İçimde artık kimseye ve hiçbir şeye karşı sevgi kalmadı. Bir zamanlar "Dünya kocaman, zenginliklerle dolu; onları tatmak için bir ömür yetmez," diye düşünürdüm. Şimdiyse kayıtsızlıkla bakıyorum çevreme. Sanki kocaman bir sürgün alanıymış gibi. Beni asla tanımayacak milyarlarca insandan, uzaktaki galaksilerden bana ne! Benim için tek önemli olan, kendi yaşamım; o da artık önemini yitirdi. Bu dünyada yapacak hiçbir şey bulamıyorum. s. 919


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin