Ana içeriğe atla

Günler Aylar Yıllar, Yan Lianke

Büyük kuraklığın olduğu o yıl, zaman kavrula kavrula küle döndü; gün, yakalamaya çalıştığınızda kor gibi elinize yapışıyordu. Şişe geçirilmiş gibi duran güneş, günler boyunca başınızın üzerinde öyle asılı dururdu. İhtiyar adam sabahtan akşama kadar kendi saçından gelen yanık kokusunu alırdı. S. 7

Sonra, kapının ağzına uzanmış olan kör köpeğin başını okşadı. Hadi gidelim, dedi ihtiyar, ayın battığına inanmazsan yıldızların parladığını da görmezsin, şansımızı başka bir yerde arayalım. S. 29

Kör, diye seslendi ihtiyar, baksana, ay çıkmış, uyu hadi, uyursan açlık hissetmezsin, rüyanı yiyecek gibi görebilirsin. S. 45

Kör, dedi ona, ikimizden biri diğerinden önce ölecek, hayatta kalan öleni buraya gömmeli. Bunları söyledikten sonra köpeğin sırtını okşayıp gözyaşlarını sildi ihtiyar, sonra cebinden bozuk bir para çıkarıp parayı tura yüzü üste gelecek şekilde yere bıraktı, köpeğin sağ patisini alıp paranın üstüne koyduktan sonra, yaşam ve ölümü kader belirler, dedi, şimdi yazı tura atacağım, eğer tura gelirse, sen gömeceksin beni mezara, göm ki vücudum gübre olsun; eğer yazı gelirse, ben gömeceğim seni mezara gübre ol diye. S. 93

Köpek olduğu yerde kaldı, ön bacaklarını hafifçe büküp ihtiyarın önünde yine diz çöktü. Diz çökmene gerek yok, dedi ihtiyar, göğün takdiri bu, bu mısıra gübre olmalıyım ben. Sonra parayı yerden aldı, köpeğin başını okşayıp, eğer kendini kötü hissediyorsan, iki kere daha yazı tura atalım o zaman, üç atıştan ikisi tura gelirse ben ölürüm, ikisi yazı gelirse sen ölürsün. S. 95

... boğazı yırtılırcasına güneşe doğru bağırmaya başladı; eğer ben, ki senin büyüğünüm, bu mısır sapının olgunlaşmaya devam etmesini istiyorsam, bana en fazla ne yapabilirsin ki? S. 96

Başka biri otların arasında üzeri pas tutmuş bakır bir para buldu. Pası kazıyıp parayı incelediklerinde paranın her iki yüzünün de tura olduğunu fark ettiler. Köylülerin hiçbiri şimdiye kadar iki yüzü de tura olan bozuk bir para görmemişti. S. 101

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin