Ana içeriğe atla

Yeşilin Kızı Anne, L. M. Montgomery

Yabancıların arasına karışmaktan ve konuşmak zorunda kalacağı yerlere gitmekten nefret ederdi. S. 9

“... Ağaçlar, insana arkadaşlık edemez. ... İrlandalıların dediği gibi, beden her şeye alışır, asılmaya bile.” S. 10

“İnsanın dünya üzerinde yaptığı her şeyde risk var.” S. 14

“Sizin çocuğunuz olup yanınızda yaşamak bana harika geliyor. Şimdiye kadar kimsenin çocuğu olmamıştım.” S. 19

“... Hayal kuracaksan zamanına değecek şeyler üretmelisin çünkü.” S. 20

“Tekerlerin tahtada çıkardığı sesi seviyorum. Dünya üzerinde sevecek bu kadar şeyin olması harika, değil mi?” S. 28

“Düş kurmanın en kötü yanı, durmak zorunda olduğunuz zamanın gelmesi. O zaman acı veriyor.” S. 41

Matthew konuşmadı. Marilla, kelimeleriyle nefesini boşa sarf ediyormuş gibi hissetti. Cevap vermeyen erkekten daha sinir bozucu bir şey olamazdı. Tabii bu sessiz kişi, bir kadın değilse... S. 45

Anne iç geçirdi.
“İşte bir umudum daha söndü. ‘Tüm hayatım, gömülmüş umutlarla dolu mezarlık.’ Bu cümle, önceden okuduğum bir kitapta geçiyordu. Ne zaman hayal kırıklığı yaşasam kendimi teselli etmek için bunu söylerim.” S. 46

“Bilemiyorum.” Anne düşünceli göründü. “Bir kitapta, adları ne olursa olsun, güllerin güzel koktuğunu okumuştum.”* S. 47

“İnsanların niyeti aslında sana iyi davranmak olduğu sürece, tam tersi hareket etseler de çok umursamıyorsun.” S. 50

“Bu dünyadan payımıza düşen dertleri almadan gidemeyiz.” S. 62

“Nedense üstünde ikinci defa düşünüldüğünde, hiçbir şey ilki kadar iyi olmuyor. Bunu fark etmiş miydiniz?” S. 65

“Hepsi geçti, geçerken de bende berbat bir his bıraktı.” S. 82

Anne, “Ah Marilla! Bazı şeylerin verdiği hazzın yarısını beklenti oluşturuyor.” dedi heyecanla. “İstediklerini elde edemesen de hiçbir şey, beklenti sevincini engelleyemez. Bayan Lynde diyor ki, ‘Beklenti içinde olmayanlar kutsanmıştır, hayal kırıklığı yaşamayacaklardır.’ Bence hiçbir şey beklememek, hayal kırıklığı yaşamaktan daha kötü.” S. 105

“Senin için neredeyse her şeyi yaparım Diana.” dedi Anne üzüntüyle. “Sana faydası olacaksa kollarımla bacaklarımı bile veririm ama bunu yapamam, lütfen ısrar etme. Ruhumu incitiyorsun.” S. 129

“Bazı zamanlar onu düşününce çok üzülsem de böylesine ilginç bir dünyada yaşayan biri uzun süre üzgün kalamaz, öyle değil mi Marilla?” S. 152

“Dünya, sanki Tanrı’nın zevkle izlemek için hayal ettiği bir şeye benziyor, değil mi?” S. 160

Anne’e gün hiç doğmayacakmış gibi geldi.
Fakat her şeyin sonu gelir. S. 197

“Lütfen tek seferde kes Marilla. Her şey bir anda olup bitsin. Ah, kalbim kırılıyor gibi hissediyorum. Izdırabım hiç de romantik değil. (...) iğrenç bir renge boyadığın için saçının kesilmesinin teselli edici hiçbir yanı yok, öyle değil mi? Eğer rahatsız olmazsan sen bunu yaparken ben ağlayacağım. Çok trajik olacak gibi görünüyor.” S. 238

“Kıyafetlerin modaya uygun olunca, iyi biri olmak çok daha kolay, en azından benim için öyle.” S. 251

“Büyümenin en kötü yanı bu, artık anlıyorum. Çocukken istediklerinin çoğu onları elde ettiğinde büyüleyici gelmiyor.” S. 255

“Büyümeye başladığın zaman, üzerinde düşünülüp karar alınması gereken çok şey var.” S. 272

“O sınavdan kalsam da geçsem de gün doğmaya devam edecek.” S. 280

“Denize bakın kızlar. Sanki gölgeleri gümüş rengi suyun üzerine düşen görünmez şeylerle dolu. Milyonlarca dolarımız, elmas kolyelerimiz olsaydı bile, bu güzelliğin tadını daha fazla çıkaramazdık.” S. 294

Bu dünyada aldığımız her şeyin bir bedeli vardır. Amaçlara sahip olmak iyi olsa da onlara ulaşmak ucuz değildir. Çalışma, özveri, kaygı, heves kırılmasıyla ödeme yapmak zorunda kalırız. S. 307

“Doğanın bize sunduğu iyileştirici etkilere kalbimizi kapamak doğru olmaz.“ S. 317

“(...) insanların dış görünüşlerinden, içindekileri asla anlayamazsın.” S. 319

“Tanrı cennetinde, dünyada her şey yolunda.”** diye fısıldadı Anne.

* Ünlü İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare’nin (1564-1616) Romeo ve Juliet isimli eserinden bahsediliyor. (ç.n.)
** Robert Browning’in Pippa Passes isimli şiirinden alıntı. (ç.n.)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin