Ana içeriğe atla

Sanat Neye Benzer, Miguel Tamen

Neyi yabancı addettiğiniz, neyi bildik addettiğinize göre kestirilebilir ancak. S. 16

Görmediğiniz şeyi görmezsiniz. Görmediğinize yabancı dersiniz. S. 16

Fakat göremedikleri her şeye yabancı derlerse, sadece kendi görme güçlerini zan altına sokuyorlar demektir. S. 17

Bir espriyi anlamazsanız ona harika demezsiniz. S. 17

Geçmişin anlamı kendini aşina olunmayan dillerde ortaya koymuş olsaydı, dünya da farklı olurdu, diye düşünebilirsiniz. İşte mesele de bu. Geçmiş size sizin kendi dilinizde konuşur çünkü geçmişin dili yoktur. Geçmiş tıpkı sanat gibidir. S. 21

Ne kadar yakın, yakın olur? S. 23

Eğer bu anlamda bir şeyi ya da kimseyi umursamayı bırakırsanız, o zaman insanlardan, şeylerden veya faaliyetlerden kaçış olduğuna inanabilirsiniz. Elbette umursamayı bırakmak dediğiniz şey aslında, sahip olduğunuz birtakım inançların, yürüttüğünüz birtakım faaliyetleri gerektiriyormuş gibi göründüğü bir hayattan çıktığınız izlenimi verebilen bir inanç değişikliğidir. S. 28

Ayrıca tıpkı sıradan insanların belli şeyleri yabancı görmeleri gibi, başarılı bir sanat eğitimi almış olanlar da sıradan olanı yabancı görür. S. 32

Varolmayan Kırmızı Kraliçeleri sarsarsanız “hiçbir direnç göstermezler”. Bunun nedeni varolmamaları olsa gerek -varlık yoksa direnç de yoktur. S. 48

Sonuç delile dayanır. S. 50

“Adlarının olması ne işe yarar ki... çağrılınca cevap vermeyeceklerse?” S. 56

İnsanlar sanat-konuşmasını, en azından sanatı seviyor göründükleri kadar seviyormuş gibi görünüyorlar. O yüzden de bunu bir takım sebeplerden dolayı, ama öncelikle ve daima sevdiğiniz için yaptığınızı varsayıyorlar. O zaman bunun anlamı, sanat-konuşmasının sadece bireysel beğenilere göre değerlendirip betimlenebileceği midir? S. 78

İster sizinkiler olsun İster başkalarınınki, sırf inançlardan konuşmakla da hiçbir şey olmayacaktır. Tıpkı kabakulaktan bahsetmenin kabakulağa yakalanmanıza neden olmayacağı gibi. S. 100

Sanatın sizin için önemli olmasının nedeni, belli özelliklere sahip olmaları sebebiyle sanat olarak tanımlanan belli şeylerin, özelliklerinin belirlediği biçimlerde sizin çevrenizde olması değildir; daha ziyade belli listelerde sanat diye tanımlanan şeylerin, size pek çok bakımdan düşünceler gibi gelmesidir. O zaman mesele, bir şeyin size olmasıyla, çepeçevrenizde olmasıyla ilgilidir, bir tür bir şey olmasıyla değil. S. 105

Sanatın umududur bu; sanat işte buna benzer. S. 130

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin