Ana içeriğe atla

Gölgede Yanmak, Erkmen Özbıçakçı


Biliyorum bu hissi. Elimdeki fırsatı kaçırmanın, denk gelemeyişin tanıdık sıkıntısı, çöreklendi yine göğsüme. S. 16

Rüya ile gerçek böylesine iç içe geçmişken, yaşamın gerçekten yontulmuş sopaları her uyanışta sonsuz bir falaka. S. 20

Şimdi değilse hiçbir zaman. S. 34

Müdavim dediğin bir şey bekler. Sabrı kadar saygı görür. Doğru yerde susmasıyla... Sessizliğiyle... Hiç kimsenin acısı başkasının eşiğiyle ölçülmez. S. 38

Neyse, zaman geçsin de. Bir buna güveniyorum. Zaman elbet geçecek. S. 38

“Yalnız olamayan, hiçbir şey olamaz bu hayatta. İşte burası, bu koşullar sizin için en iyi sınav.” S. 49

“Unutmayın, özgürlükten yoksunken sınanmamış bir yalnız kalma iradesi hakiki bir sınavdan geçmiş sayılmaz.” S. 50

Hogır Kürt. İzmirliyim diyor. Memleketçilik askeriyede altın kural. S. 53

Yere batasıca Kurban Bayramlarından birinde bağırsakların dumanı tüter, kellede dil, kuyrukta bok kurumamışken daha. Babamın tek parmağıma astığı kara poşet. Her adımda uzak uzak salınan poşette koç kellesi, ayakları. Tökezleyip yüzüstü kapaklanışım. Suratıma sıçrayan. Kan. Pirinç tokmağa bulaşan. Kan. Kel delinin kafa derisinin altındaki şişkin yeşil damarlarda kımıldayan. Kan. Hızarın bahçesindeki çimlerde kara kara parlayan. Kan. Suça, yalnızlığa, gresyağına, kana bu kadar az bulaşmış olmasaydım keşke. Eksik adamım ben. Bir uyusam, uyuyabilsem, uyanacağım. KOĞUŞ KALK! S. 56

Hogır’ın ilk vaazında yalnızlıkla ilgili söylediklerini düşünüyorsun arada. Yalnız kalmamak için yapabileceklerini. Yapamayışını. Kibri, aczi. Seçimini. Kitaplar korunaklı bir hücre. Okurken yalnızsın ve değilsin. S. 57

Paçalarınızda çamur, sırtınızda kamuflaj, açlık, soğuk... Öfke çoktan kine döndü. S. 64
Herkes askerliğin sabretmeyi öğrettiğini söyler. Ama sen, görmezden gelmek, diye adlandırıyorsun. S. 70

“Asker adama burjuva dertlerden bahsedilmez, demişsin, haklısın.” S. 70

Hayat işte. En büyük acının tohumuna gündelik telaşeyi yerleştirir. Mümkün değildir hakikatli, kendine dürüst insan için o acıyı kutsamak, ömür boyu çelik bir disiplinle o acının içinde yaşamak. S. 102

“Sabahtan beri seni arıyoruz. Babam öldürecek seni, yürü!” 
Ölüm lafı o kadar korkunç değil. Kimse ölmemiş henüz etrafımda. S. 121

Hayatta kalmak için ilk ve en önemli dersimi alıyorum babamdan, güce karşı hareketsiz ve edilgen ol! S. 122

Sanırım âşık oldum Irmak’a. Âşık olmak o kadar korkutucu değil. Kimse âşık olmamış henüz etrafımda. S. 123


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin