Hadula, Aleksandros Papadiamantis
Sürekli Kastro'yu özlemle anıyor, hep oradan bahsediyor ve geri dönecekleri günü kederle hayal ediyorlardı. Ama yeni yerleşim yerinde de ev inşa etmeyi bırakmıyorlardı, binlerce kez daha, insanların düşündüklerinden başka şeyler yaptıklarını ve mekanik olarak birbirlerini taklit ettiklerini ispat edercesine. S. 32
Dünyanın türlü türlü cefasının neyinden zevk alacaktı? S. 60
Acı, sevinçti ve ölümde aslında yaşam. Her şey olması gerektiğinin aksine işliyordu. S. 61
Hiçbir şey aslında göründüğü gibi değildir, aksine her şey başka türlü olabilir, yani göründüğünün tam tersi... S. 62
İsa'nın da dediği gibi: Her kim ruhunu severse onu kaybeder ve her kim bu dünyada ruhundan nefret ederse, sonsuz yaşamda onu muhafaza eder. S. 62
Her günahın kendine özgü tatlı yönleri de vardır. S. 110
Tehlike ve beladan kaçtığını sanıyor, ama aslında lanet ve felaketi yanında taşıyordu. Hapisten kaçtığını düşünüyor, ama aslında hapishaneyi ve cehennemi içinde taşıyordu. S. 117
Babası ve annesi gerçekte olduğu gibi 'ölüsünü kutsuyor' yani onu evlendiriyordu. S. 123
“Acılar bu dünyadan eksik olmaz hanım... İnsan ne yaparsa yapsın, acılardan kaçamaz.” S. 144
"Güvercinler gibi kanatlarım olsaydı; kaçarak uzaklaşır ve kuş uçmaz kervan geçmez yerlere sığınırdım. Çaresizlikten ve fırtınadan beni koruyan Tanrı' yı bekliyorum..." S. 148
-yani dünyaya başka mutsuzlar getirmemenin- ne olduğunu idrak etmiş bu insanlar ne kadar mutluydular! S. 148
Hiç şüphesiz ölüm, uykuların en güzeli olsa gerekti, yeter ki bir daha böyle kötü rüyalar görmesin! Kim bilir! S. 159
Yani yaşam, bir saç teli üzerinde asılıydı. S. 163