Ana içeriğe atla

Amsterdam'da Düelllo, Ian McEwan


Amsterdam'da Düello, Ian McEwan ile ilgili görsel sonucu
Ne Tanrı'nın ne de yokluğunun sorumlu tutulacağı, ciddi olarak ters giden bir şey vardı dünyada. S.12

Molly onu öpmüş, kulağına, Gitmesine engel olmak için bir kadınla evlendi / Kadın artık hep orada, dizelerini fısıldamıştı. S. 14

Garmony onaylamak için başını kısaca eğdi. "Yeterince doğru bir yaklaşım. Ancak Bay Linley, hiçbir adalet sistemi insan hatasından muaf değildir." S. 20

Farklılıkları dile getirmek ve dost kalabilmek uygar yaşamın özüdür, sizce de öyle değil mi? S. 21


Notalar erişilemeyen bir şeye karşı duyulan yalın bir özlemi çağrıştırıyorlardı. Birisine duyulan özlemi. S. 23

Ritimleri, ezgileri, keyifli armonileri "okuma" kapasitemiz, yalnızca insana özgü olan dil öğrenme yeteneğimiz gibi genlerimizde yazılıdır. Antropologlar bu üç öğenin bütün müzik kültürlerinde var olduğunu ortaya çıkarmışlardır. S. 25


İnsanın düşüşünü yönlendirebiliyor, ancak önleyemiyorlardı. S. 27


Herkesin ilk bilmek isteyeceği şey budur -anlaşmazlıkları nasıl çözümledikleri." S. 37


Sonra yollar geliyordu yeniden, utanmadan sonsuza kadar uzanan yollar, sanki tek amaç başka bir yerde olmakmış gibi. S. 57

Ahizeyi kafasıyla omzu arasında sıkıştırmış, bir gömleği gürültü yapmadan selofan kabından çıkarmaya çalışıyordu. Temizleyiciler her düğmeyi can sıkıntısından mı yoksa sadistlik olsun diye mi ilikliyorlardı? S. 86


Ancak bundan da hoşnuttu, çünkü gazetecilik bazı yönlerden bilim adamlığını andırıyordu: En iyi fikirler akılcı karşıt görüşlere direnen ve bununla güçlenen fikirlerdi. S. 94


"Bazı şeyler senfonilerden önemlidir. Bunlara insan denir."

"Bu insanlar tirajlar kadar önemli midir Vernon?" S. 97

Sevgi düşmanlıktan daha büyük bir güçtü. S. 100

"Bay Halliday, siz bir şantajcının kafa yapısına ve bir pirenin ahlak anlayışına sahipsiniz." S. 100

Durumundan yakınsa bile yüreğindeki bu baskı onu etkilemiyordu, çünkü onun böyle çalışması gerekiyordu; yapıtını o harika sona erdirebilmek için gösterdiği o üstün çabalar içinde yitip giderek. S. 108


Artık tanıdık olan ezgi hafifçe ama belirgin bir biçimde değiştirilerek son kez geri döndüğünde dinleyicide bir güvensizlik duygusu uyandırmalıydı; bildiğimiz şeylere sıkı sıkı tutunmamamız gerektiğine ilişkin bir uyarıydı. S. 109


Deneyimlerinden öfkeyle yollanan bir mektubun düşmanın eline verilen bir silahtan başka bir şey olmadığını biliyordu. İleride size karşı kullanılmak üzere bozulmadan saklanan bir zehir. S. 110


Bazen bir haksızlık üzerine fazla kafa yoran insanlarda öç hırsı bir tür yükümlülük duygusuyla karışır. S. 119


Şimdilik duyduğu şey müzikti yalnızca, düşüncenin şaşır
tıcı bir biçimde sese dönüşmesiydi. S. 126

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin