Bütün Öyküleri, Virginia Woolf


Virginia Woolf, Bütün Öyküleri ile ilgili görsel sonucu
"Parmaklarımda her bir kelimenin ağırlığını hissediyorum, eleştiri yazarken bile..." (s.14)

"Kendini kalabalığın ortasında tek başına hisseden kişinin yalnızlığı gibisi yoktur." (s.46)

"Evlilik ya da her türlü büyük başka sevinç, hala bende olan hayata yönelik o pürüzsüz bakışı bozabilir. Ve bunu kaybedeceğimi düşününce içten içe "Hayır, seni asla bırakmayacağım, ne bir koca, ne de bir sevgili için..." diyorum." (s.74)

"Erkekler ve kadınlar vardı, sakatlar ve körler, kimisi paçavralar içinde, kimisi at üstünde gelmiş; gözlerimi merak içinde yüzlerinde dolaştırdığımı ve bir an için çaresizlikle soyumuzun ve çitlerin bizi ayırmış olmasını korkunç bulduğumu gizleyecek değilim." (s.83)

"Dünyanın erkekler ve kadınlar hakkında daha çok şey bilmeye ne hakkı vardı?" (s.97)

"Ah Tanrım, yaşamın gizemi! Düşüncenin isabetsizliği! İnsanoğlunun cehaleti! Sahip olduklarımız üzerindeki kontrolümüzün ne kadar az olduğunu göstermek için - bütün o medeniyetimizden sonra bu yaşamak dediğimiz şey ne kadar tesadüfi bir iş." (s.114)

"Eğer insan yaşamı bir şeye benzetmek istiyorsa, yeraltı tünelinde saatte yetmiş beş kilometre hızla fırlatılmaya benzetmeli - insanın saçında tek toka kalmaksızın diğer tarafa inmesine..." (s.115)

"İnsan ne kast ettiğini söylemeye çalışırken, ortaya ne çıkıyor görüyor musun! Saçmalık! Ama öte yandan anlam ne kadar hüzünlü bir şey! Nasıl devasa bir vazgeçişi temsil ediyor!" (s.134)

"Konuşma eski, yırtık pırtık, balıkların arasından kaçabileceği bir ağdır. Belki de sessizlik daha iyi. Bunu deneyelim." (s.134)

"Edebiyat, memnuniyetsizliklerimizin kayda geçirilmesidir." (s.135)

"İnsanın kusurlarını itiraf etmesi kolay iş. Ama hangi akşam karanlığı, insanın erdemlerini saklayacak kadar koyudur?" (s.136)

"Standartları yükselip, beğenileri keskinleştikçe hayal kırıklıklarının sayısı da kontrolden çıktı." (s.144)

"Yaşam insanların gözlerinde gördüklerinizdir; yaşam onların ne öğrendiği ve öğrendikten sonra, bunu saklamaya çabalasalar da, farkında olmaktan hiçbir zaman vazgeçmemektir. Neyin? Hayatın böyle olduğunun herhalde." (s.152)

"Yaşam kusurlu, yaşam kendi yasalarını dayatıyor, yaşam yolu kapatıyor, yaşam eğreltiotunun arkasında, yaşam bir tiran ama zorba değil! Hayır, sizi temin ederim ki kendi isteğimle geliyorum; içimde eğreltiotları, çatal-bıçak takımları, dağılmış masa ve lekeli şişeler karşısında Tanrı bilir nasıl bir tiksintiyle geliyorum." (s.160)

"Bir kadının görevinin çocuklarını yetiştirmek olduğu gerçeğini, sorgusuz sualsiz kabul ettim. On tane doğurduğu için anneme büyük saygı duydum, on beş çocuk doğuran büyük anneme daha da fazlasını; itiraf etmeliyim ki kendim de yirmi tane doğurmak istiyordum. Çağlar boyunca erkeklerin hepsinin çalışkan, hepsinin eşit derecede liyakat sahibi olduklarını varsaydık. Biz dünyaya çocuk getirirken, onlar da hesapça kitap ve resimlerle uğraşacaklardı. Biz dünyayı iskân ettik, onlarsa uygar kıldılar. Ama şimdi okuyabiliyor olduğumuza göre, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekten bizi kim alıkoyuyor? Bu dünyaya başka bir çocuk getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlayacağımıza dair yemin etmeliyiz." (s.170)

"Peki ama nedir şimdi bu namus dediğiniz? Yani iyi bir şey midir, kötü bir şey mi, yoksa hiçbir şey midir?" (s.176)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu