Ana içeriğe atla

Hep Vaat Hep Vaat, Adam Phillips


“İnsanın kendini anlaması klasik teselli biçimidir, kendinden kaçmasıysa romantik.” (s.9)

“Psikanalizin duygusal ya da anlaşılması güç soyutlamalara değil, daha iyi cümlelere ihtiyacı vardır.” (s.17)

“Bir insana şiir öğretebilirsiniz, ama şair olmayı öğretemezsiniz. Aynısı psikanaliz için de geçerlidir. Fakat kötü psikanalizin insanlara kötü şiirden daha fazla zararı dokunmaktadır.” (s.18)

“Psikanalizin bir bilim olup olmadığının söylenmediği bugünlerde, bir sanat olduğunun söylenmesi belki de şaşırtıcı değildir. Bir konuşma tedavisi olarak, kullandığı araç çoğunlukla dil olduğu için de, benzerliğinin en açık olduğu sanatlar edebi sanatlardır. Güven veren analojiler kurmaya yönelik telaşlı çabalar konusunda edebiyat, bilimin ardından en ümit verici alandır.” (s.21)

“Gerçek şair, sezgisel bir psikologdur.” Ella Sharpe

“Derler ki iyi bir şair olmak insanı iyi bir psikolog, derin iç görüye sahip biri yapar, ama görünüşe göre iyi bir psikolog olmak insanı iyi bir şair yapmaya yetmemektedir. Gerçekten de kişinin psikanaliz konusundaki çekinceleri deyim yerindeyse şiirsel bir yaklaşımdan, psikanalizin yazıldığı ve söylendiği dilden hoşlanmamış olmasından kaynaklanabilir. Bu da demektir ki, psikanaliz temsil edildiği dilden ne daha azı ne de daha fazlasıdır. Nihayetinde insan, şiire olduğu gibi, psikanalize de daha iyi sözler için gider.” (s.24)

“Psikanaliz sözcüklerden oluşan bir dinden fazlası olabilir mi?” (s.26)

“Sözcükler dünyadaki diğer her şeydir.” Wallace Stevens, Adagia (s.26)

“Yetmişinci doğum günü münasebetiyle verdiği bir mülakatta Freud şunları söyler: Benden önce şairler ve filozoflar zaten bilinçdışını keşfetmişti, ben yalnızca bilinçdışının incelenmesini sağlayacak bilimsel yöntemi keşfettim.” (s.28)

“Hepimiz kendi düşlerimizde birer sanatçı olabiliriz.” Nietzsche (s.30)

“Herkes şairdir, ama bazıları diğerlerinden daha şiirseldir ve zaten tüm farklılık da burada yatmaktadır.” (s.31)

“Hepimiz dili ister istemez şiirsel olarak kullanırız ama yine de şair adını verdiğimiz kişiler vardır; hepimiz o ya da bu şekilde konuşur yazarız, ama yine de şiir adını verdiğimiz gözle görülür kültürel nesneler vardır. Sanki bazı insanlar kendilerini diğerlerinden, deyim yerindeyse, daha iyi ifade ederler ve biz de bir yerde bunu yapabilmenin iyi bir şey olduğunu kabul etmişizdir. Amaç şair olmak mıdır yoksa mutlu olmak mı? Freud sözcüklerden nasıl etkilendiğimizi ve mutluluk fikrinden nasıl bir türlü uzaklaşamadığımızı bize göstermek isteyen insanların dahil olduğu o uzun geleneğe mensuptur.” (s.31)

“Psikanaliz, diye yazar Lacan, öznenin mesken tuttuğu dil bilimi olmalıdır. Freudcu bakış açısına göre insan, dil tarafından derdest edilip işkenceden geçirilen öznedir.” (s.32)

“Organizmayı ne genler ne çevre hatta ne de bunlar arasındaki etkileşim belirler; organizma tesadüfi süreçlerin belirgin izini taşır.” Richard Lewontin, Üçlü Sarmal (s.35)

“Başarılı bir insan yaratmak için (bilhassa edebiyatta) hangi özelliğin gerekli olduğunu anladım. Negatif yetenekten bahsediyorum. Yani olgu ve nedenlerin peşinden ısrarla gitmeden belirsizlik, gizemlilik ve şüphe içinde olabilme yeteneğinden.” Keats (s.40)

“Şiir, tıpkı iyi bir yorum gibi, eylem halindeki dildir. Analist, tıpkı şair gibi, dolu konuşmaya, anlamlı sözcüklere, iyi bir dile ulaşmayı hedefler.” (s.41)

“Şair J.V Cunningham, edebiyat incelemesi sıradan anlamıyla kendimize dair anlayışımızın arttırılmasına yönelik değildir. Daha ziyade nasıl normalden farklı bir şekilde düşünebileceğimizi ve hissedebileceğimizi görmemizi sağlamaya yöneliktir, diye yazar. Psikanalize göre, normalden farklı düşünmek ve hissetmek öz-bilgiye dayalıdır.” (s.47)

“İçerideki savaşa katlanamadığımız için, der psikanaliz, savaşımızı her fırsatta dışarıda veririz.” (s.55)

“Özümüz bakımından temelde düşmanlarımıza benzediğimiz fikrini bir kez kabul edersek, işimiz epeyce basitleşir.” Winnicott (s.57)

“Bildiğim kadarıyla savaşın olduğu şu beş yıl içerisinde, psiko-nevrozlarda artışa işaret eden bir kanıt yoktur. Savaşın en tehlikeli döneminde bunu dışarıdan gelen gerçek sıkıntı ya da tehlike ile nevrotik sıkıntı arasındaki karşılıklı ilişkiyle açıklayan genel bir izlenim vardı; buna göre kader bize sıkıntı zerk ettiğinde nevrozun kendi kendini cezalandırıcı işlevlerine daha az ihtiyaç kalır.” Jones (s.59)

“Freud 1915 yılında yazdığı “Savaş ve Ölüm Üzerine Düşünceler”de, “Sevgimizin en güzel meyvelerini kendi içimizde hissettiğimiz düşmansı içgüdüye gösterdiğimiz tepkiye borçluyuz.”der.” (s.62)

“Psikanaliz teorisinde ve pratiğinde savaştan sonra her yerde bombalar vardır. Bazı analistlerin unuttuğu nokta şudur ki, çocuklar tarihi kişisel alırlar.” (s.70)

“Kendimizi savunma tarzımızın, bize farklı kılıklara bürünmüş olan arzularımızı gösterdiği fikri belki de en yararlı, hatta en zevkli Freud'cu içgörülerden biridir.” (s.75)

“Hayal kırıklığının hiddeti bazen arzunun düzensizliğinden daha rahatlatıcıdır.” (s.80)

“Lacan’a göre insan, tanım gereği kendi içinde aşırı, kendisine aşırıdır.” (s.115)

“Gerçek özgünlük, herkes gibi davranmaya çalışıp başarıya ulaşamamaktır.” Cocteau (s.119)

“Freud kendimizi yaşamdan koruma yollarından hangisinin bir yaşamı iyi yaptığını bulmamız gerektiğini ima eder.” (s.179)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin