Kırmızı Pazartesi, Gabriel García Márquez


gabriel garcia marquez kırmızı pazartesi ile ilgili görsel sonucu
Mutluluğu tatmanın tek çaresi onu paylaşmaktır.

"Ben hayatta oldukça sen o pınardan içemezsin."
S: 15

"Bu kadar acımasız olma," demişti ona Santiago Nasar. 
"Onu bir insan olarak düşünsene."
S: 17

...çünkü öyle bir konuşma tarzı vardı ki, bir şey söylemekten çok, gizlemeye yarıyor gibiydi.
S: 30

Angela Vicario, dört kızın en güzeliydi, tarihteki büyük kraliçeler gibi göbek kordonu boynunun çevresine sarılı olarak doğduğunu anlatırdı annem.
S: 34


..., annesi tek bir sözle onu susturmuştu.
"Aşk da öğrenilir."
S: 37

Bizlerden daha sağlıklıydı; ama insan onun göğsünü dinleyince yüreğinin içinde fokurdayan gözyaşlarını duyabiliyordu.
S: 39

“Üzgünüm Bayardo, ama siz gençler duygusal nedenleri anlayamazsınız.
S: 40

Kapalı yerdeki çiçeklerin kokusunun ölümle yakın bir ilişkisinin olduğunu sık sık söylerdi bana.
S: 45

"Artık korkmuyordum," dedi bana. "Tam tersine, sonunda ölümün ağırlığını üstümden kaldırmışlar gibi hissediyordum; tek istediğim şey, yatıp uyumak için her şeyin bir an önce bitmesiydi."
S: 47

"Onu bilinçli olarak öldürdük," demişti Pedro Vicario, "ama biz masumuz."
"Belki Tanrı katında öylesinizdir," demişti Peder Amador.
"Tanrı katında da, insanların gözünde de," demişti Pablo Vicario da. "Bu bir namus sorunuydu."
S: 48

Ben bir keresinde, kasaplık mesleğinin insanın ruhunda adam öldürmeye yatkınlık olduğunu gösterip göstermediğini sormuştum kasaplara; ama onlar karşı çıkmışlardı:
"Biz bir hayvan kestiğimizde gözlerinin içine bakmaya cesaret edemeyiz,"
S: 51

Ve bu düşünce onu korkutmuştu, çünkü ancak çocukların her şeyi yapabileceklerini düşünürdü hep.
S: 53

"O gün biz kadınların bu dünyada ne kadar yalnız olduğumuzun farkına vardım!" dedi bana sütçü kadın.
S: 60

“Beni anlamalısınız.”
S: 65

O kadar yorgundu ki, yatağa uzanıp yatamıyordu; ama aynı yorgunluk ayakta durmasını da engelliyordu.
S: 73

Her şey suyun altındaymış gibi görünüyordu.
S: 77

"Tamam," demişti. "Geldim işte."
Orada kalmak için getirdiği giysi dolu bir valiz vardı yanında, bir de kendisine yazdığı neredeyse iki bin mektubu koyduğu aynı büyüklükte bir başka valiz. Mektuplar tarihlerine göre sıraya dizilmiş, renkli kurdelelerle demetler halinde bağlanmıştı; hiçbiri açılmamıştı.
S: 86

"Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım."
S: 90

"O kadar neşeli görünüyorlardı ki, Tanrı'ya şükrettim."
S: 91

...bu bilinçli vurdumduymazlığı onun intiharı demek olmuştu.
S: 91

"O zavallı çocuklar kimseyi öldüremezler."
S: 94

Bazen kaderimiz bizleri görünmez kılar.
S: 100

"Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı. "Neyin var?"
Santiago Nasar, onu tanımıştı.
"Beni öldürdüler, Wene Hala," demişti.
S: 107

“Tanrı’dan tek dileğim, kendimi öldürmem için bana cesaret vermesiydi.”
“Ama vermedi.”

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

Yaşamak, Yu Hua

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu