Ana içeriğe atla

Daha, Hakan Günday

"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye'dir. Hangisinden hangisini çıkarınca Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim." (S:22)

"İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır." (S:26)

"Her günü ilk kez yaşıyormuş gibi hissedecek kadar unutmak gerekiyormuş." (S:75)

"Diyor ya Aşık Veysel 'İki kapılı bir han' diye? Ondan cereyan yapıyor bu hayat! Onun için üşüyorum hep. Gideyim de kapatayım birini!" (S:80)

"Kaçak göçmenin kaçak işçiye dönüştürülerek kaçak mal üretiminde kullanılması, sürdürülebilir ekonomi ve sürdürülebilir kötülük açısından olağanüstü bir avantajdı. Çünkü kötülüğünde sürdürülebilmesi için belli miktarda bir çaba harcamak şarttı." (S:83)
"Son olarak da Türkiye, doğusundaki aynaya bakınca şişman olduğunu, batısındaki aynaya bakınca da kemiklerinin sayıldığını düşünen, üstüne giydiği hiç birşeyi kendine yakıştıramayan, bulimik ve depresif bir genç kızdı." (S:87)

"İnsanın, yalnızca içine doğduğu dünyaya değil, kendine alışması için de bir süre gerekiyordu." (S:92)

"Otoriterlik bir virüs müydü? Ortaya çıkması için, toplumun bağışıklık sisteminin çökmesi mi gerekiyordu?" (S:131)

"İçinde bulunduğumuz şartlar o kadar boktandı ki elimizden gelen tek şey, cehennemi gösterip arafa razı etmekti. Kendimizi ve çevremizi..." (S:181)

"Her ne kadar hayat, bizim gibi bir hatayı silemediği için üzerimizi karalamış ve böylece zifiri bir karanlıkta kalmış olsak da." (S:221)

"İtaat, iradesinden vazgeçen için, dünyanın bütün hatalarını yapabilme özgürlüğüydü! İtaat, kişinin, kendi başına işlemeye asla cesaret edemeyeceği suçları gerçekleştirebilmesinin müthiş bir yoluydu!" (S:223)

"Doğuştan şampiyon bir atlet ile hayatı boyunca o atleti aramış bir antrenörün tanışmasıydı, bizimkisi. İlk görüşte hırstı!" (S:263)

"Ben, daha ölmeden, hayat tarafından içi doldurulmuş bir hayvan gibiydim." (S:284)

"Her şeyin ilacı, 48 saatlik yalnızlıktı." (S:298)

"İnsanın gerçek özgürlüğü buydu: İstediği kadar ağlayabilmek. Belki bir de, istediği şeye ağlayabilmek." (S:309)

"O cam kürenin içinde, kar gibi yağan düşüncelerimi izliyordum." (S:361)

"Her bireyin kaderi, içine düştüğü kalabalığın elindeydi." (S:383)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

"... İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu..." S: 11 Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz? S: 38 Dünyada bana hiçbir şey bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. S: 73 Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. S: 73 "Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatır

Kinyas ve Kayra II, Hakan Günday

  Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor: Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.  Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.  Değiştiriyorum son kelimelerimi.  Değiştiriyorum sonumu.             Kendimi ölümsüz olarak gö

Kardeşini Doğurmak, Büşra Sanay

Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden. s. 9 “Biliyorum ki duyarlı insanların sayısı hiç de az değil ama yeterli de değil; daha fazlasına ihtiyaç var.” s. 18 Eski toplumlarda anne hamileyse ve bi­ri erkek biri kız, ikiz bebek doğurmuşsa öldürülüyorlardı; çünkü anne karnında cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyordu! s. 19 Çocuklar ölüyor üstat. İnsanlar ise her şeyi meşrulaştırıyorlar. s. 24 Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç? Sırtımı insanlara dayayamayacağımı öğretti insanlar bana. s. 25 Bu toplum tecavüz eden adamın tecavüz ettiği kadınla evlenip mutlu olduğuna inanan bir toplum. s. 32 Şiddetin seslerine tepkisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler. s. 35 “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir top­lumuz, hikâyemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir TERAPİYE ihtiyacı var.” s. 37 Kendi evinin içindeki in­sana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin