
Seyahat insanın ufkunu genişletir.
Benden
herkes hoşlanır. Benim lanetim bu.
Konuşmaya
ihtiyacım var; biriyle değil, seninle.
Bütün hayatınızı, aradığızın tam önünüzde olduğunu fark etmeden yaşabilirsiniz.
"Yani 22 yaşındayken saçma sapan bir şey yapınca, daha 22 yaşındayım diyebiliyorsun. Sadece 25 yaşındayım, sadece 28 yaşındayım. Ama "sadece 34 yaşındayım" olmuyor."
— Üniversitedeyken, sana hafiften tutulmuştum.
— Devam et, sonra noldu ?
— Seni tanıdım... Beni senden kurtardın...
"Senden
nefret etmiyorum ama sen yanarken benim elimde bir bardak su olsa o suyu
içerim."
"Aptalım.
Çünkü canın ne zaman isterse o zaman geldin ve ben hiç birinde hayır
diyemedim."
"En
önemli şeyin bir tür değişiklik yapmak olduğunu sanıyorum" dedi genç kız. "Bilirsin
bir şeyleri gerçekten değiştirmek."
"Nasıl yani, dünyayı değiştirmek gibi mi?"
"Bütün dünyayı değil. Sadece kendi etrafını."
"Nasıl yani, dünyayı değiştirmek gibi mi?"
"Bütün dünyayı değil. Sadece kendi etrafını."
s.
13
Hayatı öyle bir biçimde yaşamak istiyordu ki, hayatının rastgele bir fotoğrafı çekilecek olsa, kusursuz bir fotoğraf olmalıydı bu.
s. 21
“İşin
sırrı, cesur ve atılgan olup bir fark yaratmakta. Bütün dünyayı değil, sadece
etrafını birazcık değiştireceksin. Çifte diploman, tutkun ve Smith Corona marka
yeni elektrikli daktilonla dışarı çık ve herhangi bir şey için çok sıkı
çalış... Mesela sanatla hayatları değiştir. Çok güzel şeyler yaz. Arkadaşlarına
değer ver, ilkelerine sadık kal, tutkuyla ve dolu dolu yaşa. Yeni şeyler dene. Sev
ve sevil, eğer mümkünse. Dengeli beslen. Bunun gibi şeyler.”
s.
25
Duygulara, zevke ve kendine adanmış bir hayatın cazibesinin bir gün tadı kaçacaktı muhtemelen.
s. 42
Dönüm
noktasına ulaşmıştı. Bir durumun, hakkında şiir yazılarak iyileştirilebileceğine
inanmıyordu artık.
s. 80
Tek kişilik yatakta yatmış
Gelecekten konuşuyoruz, tahminlerde bulunuyoruz
O konuşurken ona bakıyorum "Yakışıklı," diye aptalca bir kelime
Diye düşünüyorum ve
"Bu o olabilir mi?" diyorum,
"O tarifi zor şey?"
Dışarıda karatavuklar ötüşüyor
Ve güneş perdeleri ısıtıyor...
s. 80
"Beni asla sıkamazsın. Sen
milyonda birsin, Em."
s.
96
"Sır olarak saklamak istediğin
bir şey baştan hiç yapmaman gereken bir şeydir!"
s.
131
“Her
zaman yarın vardır…”
s. 135
''Biz kendimiz değiliz, kendimiz miyiz? Ben, kesinlikle
kendim değilim, artık değilim. Sen de değilsin. Kendin gibi görünmüyorsun. Seni
hatırladığım gibi değilsin.''
s. 168
"Arkadaşlar giysi gibidirler. Üzerine oldukları sürece
iyidirler, ama en sonunda ya yıpranırlar ya da sen büyürsün..."
s. 240
Arkadaşlıkları, sulayarak diriltmeye çalıştığı solmuş bir çiçek demetine dönüşmüştü. Neden ölmesine izin vermiyordu?
s. 242
"Belki ikimizde büyüdük ve birbirimizden vazgeçtik."
s. 263
"Beni çöpe atıyor gibisin."
s. 264
Bazen olağanüstü anların
yaşandığının farkında olursun, bazen geçmişten yükselir. Belki insanlar da
öyledir.
s.
269
"Bir zamanlar sevmiştin değil mi? Başlangıçta."
s. 288
Onu özlüyor ve geri istiyor. Çünkü onsuz hiçbir şey iyi ve doğru değil.
s. 294
"Her zaman sevdiklerini incitirsin."
s. 327
"... Seninle konuşmak istediğim o kadar çok şey vardı ki, ama sen yoktun."
s. 366
Çökmüş görünüyordu. Zayıf ve
yorgundu; yüzü ona yakışmayan bir kirli sakalla gölgelenmişti ve bu ziyaretin
beraberinde getirdiği felaket potansiyelini hatırladı. Ama Emma'yı görünce
gülümsemeye başlamış, adımlarını hızlandırmıştı.
s.
405
"... Artık çok geç. Çok geç kaldık. Ben çok yorgunum."
s. 426
“Ben teselli değilim, Dex. Senin sığınacak limanın da
değilim. Bundan çok daha değerli bir şey olduğumu düşünüyorum.”
s. 427
Kasımda, nikâh dairesinde küçük, mütevazı
bir düğünü takiben, yakın arkadaşların ve ailelerin katılacağı hoş bir
restoranda verilecek sade bir törenle evleneceklerdi.
s.
451
Bugünlerde
keder, donmuş bir nehirde yürümeye benziyor; kendini çoğunlukla güvende
hissediyor, ama her zaman batma tehlikesi var. Şimdi altında buzun
çatırdadığını hissediyor ve bu duygu o kadar yoğun ve endişe verici ki, bir an
için duruyor, ellerini yüzüne bastırıyor, nefesini tutuyor.
s. 510
Gelecek,
önünde her biri bir öncekinden bilinmez ve korkutucu boş günlerin başarısı
olarak yükseliyordu. Bugünleri nasıl doldurabilirdi?
s. 532