Kinyas ve Kayra, Hakan Günday

“Her zaman yalnız oldum. Yalnızlığı kendimi geliştirmenin tek yolu olarak
gördüm. Ama çevremde olup biteni kaçırmak ve yanımdan akıp giden hayat nehriyle
yüzümü yıkamamak da bana aptalca geliyordu.” (s.27)
“O kadar istedim ki gerçek bir duyguyu içimde hissetmeyi! Eğer pişmanlık
hissedersem devamı da gelir, diyordum kendime.sevmeyi bile öğrenebilirim
yeniden diyordum. Yeniden bir insan olabilirdim.” (34)
“Belki de varlıklarından şüphe ettiğim bütün duygular içimde ama onları
uyandıracak olanlar ortada yok.” (s.35)
“Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi
davranırlar.” (s.49)
“Yol! Gitmek, uzaklaşmak. Doğduğun yerin çok uzaklarında ölmek. İnsanı
insan yapan bunlar. Tanrı bile gitmemizi istiyor. Bu yüzden dünyayı bu kadar
büyük, insanları bu denli küçük yaratmamış mı?” (s.96)
“Ben hep kalabalık oldum. Şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek
otobüsü kadar kalabalık. Tıkış tıkış! Herkesin üst üste olduğu bir otobüs
kadar. Dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık.” (s.146)
“Ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. Vücudumun neresinde? Sonra karar
veririm. Ruhum bedenimin bittiği yere kadar.” (s.146)
“Aşık oldukları halde okullarına, işlerine giden, sanki hiçbir şey
değişmemiş gibi davranan insanlardan hep iğrenmişimdir. Midemi bulandırır vasat
sevgililer. Tabii aslında onları da anlamak gerek! Ait oldukları burjuva
sınıfının bir gereği olarak kontrolsüz hareketin en büyük düşmanı olmaya mecbur
bırakılmışlardır. Kontrolsüzlük, anormallik, farklılık, bütün bunlar korkutucu
gelir burjuvaya. Hatta Leon Bloy’un yazdığı gibi: burjuva ilk gelen olmaktan
utanç duyar. Bir davete ilk gelen olmak kadar çirkin bir şey yoktur.” (s.186)
“Denge, insanoğlunun icat ettiği en vahşi kavramdır. İp cambazının kendini
en iyi hissettiği an, kendini ağa bıraktığı andır oysa.” (s.187)
“İşte böyle bir şehir burası dedim kendime. Sarhoş bile olamıyorsun. Olsan
bile ayıltıyor birileri. Eğer kör ya da sağır değilsen İstanbul’da sarhoş
olamazsın…” (s.214)
“Dinlemek ve inanmak en zorudur. Anlatmak ve uydurmaktan daha zor.
Olağanüstü bir saflık ister. Kulak ile beyin arasında tertemiz bir yol ister.”
(s.228)
“Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin. Ne kadar terk edersen, o kadar
ölürsün.” (s.242)
“Beni yüzüstü gömün. Çünkü yeterince gördüm.” (s.379)
“Eğer insanlar da bitkiler gibi, hareketlerini emirlere uyarak yapsalardı
hiçbir zaman eylemlerinden dolayı suçlanamazlardı. Tercihler yapabildiğimiz
için suçlanıyoruz. Ya ahlakın içinde ya da dışındayız.” (s.385)
“Hayatı yok etmenin zamanı asla gelmez, çünkü bir saat sonra
yaşayacaklarını bilemeyecek kadar insansındır.” (s.424)
“Hiçbir şey hayatın sonu değildir. Hayatın sonu bile hayatın sonu değildir!
Çünkü sen ölürsün, başkaları yaşar!” (s.474)